bir akarsuyun
alevli köpüklerinde kayboldum
kederlerimi süpüren rüzgarı
bir dağın
yanan ağzında buldum.
duyulmamış sesler vardı
kayalardan
taşlardan
ısıran dikenlerden
ve sıcağın bıkkınlığı her yerde
kanatları bu yüzden düşmüş serçelerin
bulutlar yorgun
yağmurlar dargın
geç geliyor şehirlere kuşlar
gün doluyor
kendi boyasıyla
tüm renkleriyle uzaklaşıyor
yalnızlığımı da alarak
acıklı bir veda gibi güneş
gözlerinden kan damlıyor batıp gidiyor
ve gece oluyor
göz kırpıyor yıldız dolu gök
dolunay ve yakamozlar büyülüyor
ışıltılı şehir yalnız bırakmıyor
gecenin denizi boş durmuyor
sahile vuran dalgalarla oturuyorum
kıyıya çekili boş sandallar gibi
buruk bir tebessüm atıyorum…