Nasıl bir teraziyse bu adaletin terazisi, bazen de şaşıyor, yanlış tartılar yapıyor... Bir tarafa beş yüz gram koyuyorsun, diğer tarafa hak, hukuk koyuyorsun bir türlü tartmıyor tartamıyor, bir de gak gukuk diye sesler geliyor. E, tabi hak ve hukukun biraz daha ağır basması lazım. Beş on kilo kadar olmalı... Yok yahu beş on kilo tartması bile az hak hukukun. Ama mutlaka belli bir ağırlığı olmalı...
Adaletin terazisine bir de vicdanı koysak, vicdan ne çeker acaba? Çok mu çeker? Ya da vicdandan vicdana o dediğiniz değişir diyorsunuz, haklısınız. Herkesin vicdanının ağırlığı bir değil ki tonlarca çeken vicdan var mizanda, bir de tüy kadar hafif vicdanlar var, daha doğrusu vicdansızlar var, olmayan vicdanın ağırlığı da olmaz... Hani şu insanlara eziyet edenler, hayvanları canlı yerine koymayanlar, daha bir dolu bunlardan...
Adaletin terazisinde hilede olur zaman zaman, her ne kadar o tartana bağlıysa da oluyor yine de... Bakmışsın adam öldüren bir iki senede dışarıda, suçsuz insanlar, fikir adamları, içeride çile ve gün dolduruyor... Adalet Ablanın hiç bir şeyden haberi yok... Kapısını çalsak Adalet ablanın ''Durumlar böyleyken böyle.'' desek, bize ne cevap verir ki acaba?
Ah Adalet ablam ah! Hani şu meşhur Kemal Sunal Filminde de var ya Ali Şen peyniri tartarken, fazla gelsin tartı da diye elini biraz bastırır teraziye, işte o adaleti fazla göstermeye çalışanlarda, adaletin terazisi biraz fazla adalet göstersin diye, ellerini biraz o teraziye bastırıyorlar ama, anlayan da onun adalet olmadığını, kandırmaca olduğunu hemen anlıyor...
Bazı zamanda adaleti tartmak için terazinin bir kefesine bazen Türk parası, bazen dolar, bazen de yuro veya benzer cinste paralar koyarlar. İşte o zaman adaletin terazisi şaşar. Şaşar şaşmaya da şaştığı ile kalır sadece... Kimi vicdanlar satılık, kimi vicdanlarda kiralıktır, ancak neticede alan da satanda hayır görmez bu alış verişten. Mahkeme-i Kübra'da gerçekler bütün çıplaklığıyla ortaya çıkınca o satış ve kiralama işlerini yapanlarında vay haline...