ELVEDA İSTANBUL
Ahmet Ayazın
2005 yılında yayımlanan
“ELVEDA
İSTANBBUL” adlı öykü kitabından
Ahmet AYAZ
Gaziantep
Güneş Gazetesi 3 Kasım 2021
………………Elif bir cami imamının kızıdır. Eli yüzü temiz, boyu posu da yerinde. Mahalleli gençlerin büyük bir çoğunluğu, onun gizli hayranlarındandır. Kur’an-ı Kerim Elif’le başladığı için, cami imamlığı yapan babası, onun adını Elif koymuştur. Elif her ne kadar kapalı ve geniş giyinse de, gençlerin gözleri önünde onun duruşu ve yürüyüşü her zaman, bir peri kızının özelliğini ve güzelliğini sergiliyor. Elif kolay kolay evden çıkmaz. Elif, ya terasta çiçeklere su verirken, ya da sabahleyin balkondaki zakkum çiçeğinin yanında, güneşe günaydın der gibi dururken görülür ve birdenbire de kaybolur.
Güne güneş gibi doğan bu kız ilkokulu da okumamış. Çok küçük yaşta babasından
Kur’an-ı Kerim dersi almış, Arap harfleriyle de okumayı, yazmayı öğrenmiş.
Şimdi de Kur’an-ı Kerim’i ezberleyip, hafızlığa çalışıyor. Küçükken, “Okula
neden gelmiyorsun Elif?” diyenlere, Ben Arap harfleriyle evde okuyup yazmaya
babamla birlikte çalışıyorum. Latin alfabesi arpa ekmeği, Arap harfleri ise
buğday ekmeğiymiş. Benim hoca babam da aynısını söylüyor. Hem de ölünce mahşer
günü sorgu melekleri, bütün insanlara soruları Arapça soracaklarmış! Arapça
bilmeyenlerin, Arap harfleriyle okuyup yazamayanların vay halineymiş! Ben bu
durumu bilmiyordum. Hoca babamdan öğrendikten sonra, sizlerin haline akşam
bir süre gözyaşı döktüm ve ağladım” demiş.
Elif’in babası Gaziantep’e Kahramanmaraş’tan çok küçük yaşta gelmiş. Bir
halası da İstanbul’da yaşıyormuş. Fakat İstanbul’a Diyarbakır’dan gelen
komşularına Gaziantep için övgüleri yağmur gibi yağdırırmış. Bu kıymetli
komşuları, Almanya’dan gelen, oğlu ve gelini ile birlikte, Elif’in halasını
da yanlarına alıp, Gaziantep’e gelmişler, Gaziantep’i görmüşler ve gezmişler.
Bir gün de, bir saunaya gidip orada bir çiğköfte yemeğe gitmişler. Orada
Elif’in halasının İstanbul’daki Diyarbakırlı komşuları, Elif’in bütün
güzelliğini görünce, kadın başıyla Elif’e aşık olmuş.. “Benim bir tek oğlum
var. Erkeğin dörde kadar hakkı var. Dinimizin de gereği budur” demişte başka
bir şey demez olmuş. Kadın Elif’i oğlunun ikinci evliliğine istemiş. Elif’in
hoca babası tamam demiş. Bunların zamanları da kısıtlı olduğu için tez
zamanda bütün işleri tamamlamışlar. Ev eşyası yok, ağırlığı takıya vermişler
ki, Elif’e altından kemer bile yaptırmışlar. Nikahtan sonra da arabalarına
binmişler, ver elini İstanbul diyerek, İstanbul’a yetişmişler. Elif kumasıyla
birlikte 15 gün eşiyle bir hayat yaşamış. 15 gün geçtikten sonra, Elif’in eşi
olan Kürt Fazıl birinci eşini yanına alarak, Almanya’nın yoluna düşmeden
önce, Elif’i anne ve babasına emanet etmiş. Elif’in evliliği resmi olmadığı
için götüremiyor. Elif’e de sıkı bir tembih etmiş, “Yanında olmadığım zaman
kocan, annem ile babamdır. Onların emri benim emrimdir. Bunların çizgisinden
bir santim çıktığın yerde de her şey biter” demiş. Kürt Fazıl, Almanya’da,
Elif İstanbul’da kör karanlığın içinde bir süre kalmış. .Kaynana kayınbaba
gezerlermiş, tozarlarmış. Elif evde sonsuza dek mahkum. Ne bir haber, ne bir
mektup, ne de bir telefon, Elif’in bütün günleri gözleri yaşlı ve karanlıkta
geçiyormuş. Kürt Fazıl’ın sesine bile hasret iken, bir gün kapının zili
çalınır çalınmaz kapıya koşarak, Elif, “Hayırdır İnşallah!” diyerek kapıya
koştuğunda, postacı elinde bir mektupla gülümsüyormuş. Daha sonra,“ Hadi
gözün aydın!” diyerek mektubu Elif’e vererek hemen kapıdan süratle uzaklaşmış.
Elif mektubu sabırsızlıkla eline almış. Ama Elif’in okuma yazması Arap
harfleriyle, Latin alfabesini bilmezmiş. Kaynana, kayınbaba da evde yok.
Kayınbabadan kaynanadan korka korka karşı kapının zilini çalmış ve içeriden
çıkan bir hanımın eline mektubu tutturmuş. Genç ve güzel hanım başlamış
mektubu okumaya.
“Deruni dilden, canı gönülden kıymetli babacığım, sevgili anneciğim. Gülden
nazik, pamuktan beyaz ellerinizden hasretle öperim. Göndermiş olduğunuz en az
sizin kadar kıymetli mektubunuzu aldım. Elif’in her zaman ağladığından söz
ediyorsunuz. Ondan memnun olmadığınız her halinizden bellidir. Onun
takılarını, yollarda anarşi var diyerek elinden alın. Babası vefat etmiş.
Ağabeyinin de derdi başından aşkın. Nihayet bir devlet memurudur. Eşi, oğlu
ve kızı var. Adam öldüremez. Ağabeyine bırakın, evinize dönün. Resmi bir
evliliğimizde zaten yoktur” diyerek mektup sonuçlamış.
Sonuçlanır sonuçlanmaya da, bahtı kara Elif’in başı dönmüş, dizleri titremiş
ve gözlerinin önüne bir siyah duman çökmüş. Mektubu okuduktan sonra. Elif’in
halini gören genç kadın, Elif’i sakinleştirmiş ve ona bir de güzelce akıl
vermiş. Elif o mektubu orada yırtmış ve tuvalete atmış. Daha sonra da kendini
bir derleyip toparlamış. Kaynana ve kayınbaba da o akşam evde olmamışlar.
Sabahleyin eve ilk gelişlerinde, “Ben bu gece çok kötü bir rüya gördüm.
Gaziantep’e gitmezsem ölürüm” deyince kaynana ve kayınbaba da birlikte
hazırlanmışlar. Elif bütün takılarını takmış, altın kemerini çantasına almış.
En güzel giysilerini de valizine koyduktan sonra, bir otobüse binip,
Gaziantep’e gelmişler. Bir müddet kaldıktan sonra kaynana ve kayınbaba
Elif’le İstanbul’a dönmek isterlerse de, Elif,“Ölümlü dünya. Bakın babam
ölmüş, buradakileri bir daha ya görürüm ya da göremem. Ben hele biraz daha
kalayım. Bakalım Mevlam neyler, eylerse güzel eyler” diyerek, kaynanayı ve
kayınbabayı yollayıp, kendisi de İstanbul’a veda etmiş ve bir daha da
dönmemiş.
Asıl sıkıntı Elif Gaziantep’e dönünce başlamış. .Baba ölmüş, annesi
ağabeyinin yanında beraber yaşıyorlar. Ağabeyi tek maaşlı bir devlet memuru.
Yengesi rızık veren yüce Allah’tır deyip 8 çocuk dünyaya getirmiş, karnı
gebe. Yer sofrası kurulunca tam 12 kişi. Süphanallah bırakın giymeyi,
gezmeyi, kuru ekmek bile dayanmıyor. Ne oturmaya yer var, ne de yatmaya. Elif
kendi kendine çalışmaya karar vermiş. Elif iş ararken tahsil derecesi
soruluyormuş. Okuryazar olmadığı için hiç bir yerde bir iş bulamamış. Elif
kapalı giyinse de göze görkemliymiş. Evleri dar bir sokakta. Yamyam gibi
bakanlar sadece Elif’i görüyorlar, Elif’e takılıyorlarmış. Bu zor şartlar
karşısında bir gün Elif bir evde bir temizlik işi bulmuş. Evde ki genç
çiftler, çalışıyorlarmış. Temizlik Çarşamba’dan Çarşamba’ya. Evin anahtarı
Elif’teymiş. Evde kimse yokken temizliği yapıp gidiyormuş. Elif temizlik
yaparken bir gün kapı çalınmış. Elif kapının çarkına basınca, merdivenden tam
son kata fırlayan bir genç, Elif’i de alıp, içeriye dalmış. Tam o sırada
olanlar olmuş, her şey bitmiş. Elif’in dünyası dönmüş. Yaşlı gözlerle bir
mektup yazmış ve kapının arkasına yapıştırmış. Latin alfabesini bilmediği
için, Arap harfleriyle “Elveda; kötü insanların dünyası. Elveda benim vefasız
ve kıymet bilmez Diyarbakırlılarım. Elveda doğup büyüdüğüm Gaziantep. Elveda
görüp gezemediğim güzeller güzeli İstanbul’um… Hoşça kal” deyip intihar
etmiş.