Abdullah Bin Cahş (ra.) Peygamber Efendimizin “sallallâhü aleyhi ve sellem” halası Ümeyme'nin oğludur. Kızkardeşi Hazret-i Zeyneb; Peygamberimizin mübarek zevcesidir. Abdullah Bin Cahş, Hazret-i Ebû Bekr’in vasıtasıyla, Erkam’ın “radıyallahü anh” evine gelmeden önce Kelime-i şahadet getirerek ilk müslümanlardan olmak şerefine kavuştu.

Abdullah bin Cahş “radyallahü anhâ” İslamiyeti heyacanla yaşayanlardandı. İlk müslüman olduğu yıllarda , kafirler kendisine her türlü eza ve cefâyı yapmışlardı. Hepsine de imânının verdiği güç ile mukabele etmiş, her türlü eza ve cefâya katlanmıştır. Peygamber Efendimiz, kendisi için”   (… açlığa ve susuzluğa en çok dayanan ve katlananızdır) buyurmuştur.

Resûlûllah efendimizin “sallallâhü aleyhi ve sellem” şehidler için verdiği müjdeleri duyarak hep şehid olmaya can atmıştır. Harplerde en önde kahramanca çarpışmıştır. Eshab-ı kiram arasında lakabı, “El Mücâhidü’ fîllâh” yani “Allah yolunda harbeden” idi. Şehid olduğunda (40) yaşlarında idi. Hicretin üçüncü senesinde yapılan Uhud harbinde büyük kahramanlıklar gösterdi.

Sa’d bin Ebî Vakkas (ra.)Uhud harbinde Abdullah bin Cahş “radıyallahü anh” ile arasında geçen bir konuşmayı şöyle anlatır;

– Uhud’da savaşın çok şiddetli devam ettiği bir anda, Abdullah bîn Cahş birdenbire yanıma sokuldu. Elimden tuttu ve beni bir kayanın dibine çekti ve bana şunları söyledi:

– Şimdi burada  sen dua et ben “âmîn” diyeyim. Sonra ben dua edeyim, sen “âmin” de ‘Ben de “Peki” dedim. Ben şöyle dua ettim.

-“Allahım, bana çok kuvvetli ve çetin kâfirleri gönder. Onlarla kıyasıya vuruşayım. Hepsini öldüreyim. Gazi olarak geri döneyim.'” Benim yaptığım bu duaya bütün kalbiyle “âmin” dedi. Sonra kendi dua etmeye başladı:

– “Allahım bana çok kuvvetli kâfirler gönder, kıyasıya onlarla vuruşayım. Hepsini öldüreyim. En sonunda bir tanesi de benî şehid etsin. Sonra benim dudaklarımı, burnumu, kulaklarımı kessin, Ben kanlar içinde senin huzuruna geleyim. Sen bana “Ey Abdullah ! Dudaklarını, burnunu, kulaklarını ne yaptın?” diye sorduğunda, “Allahım, ben onlarla çok kusur işledim, yerinde kullanamadım. Senin huzuruna getirmeye utandım,” Sevgili Peygamberimizin de bulunduğu bir savaşta, toza toprağa bulandım da öyle geldim diyeyim.” dedi.

– Gönlüm böyle bir duaya “âmin” demeyi arzu etmiyordu. Fakat o istediği ve önceden söz verdiğim için mecburen “âmin”, dedim. Daha sonra; kılıçlarımızı çektik, savaşa devam ettik, ikimiz de önümüze geleni öldürüyorduk. O, son derece bahadırâne harbedîyor, düşman saflarını tarumar ediyordu. Düşmana hamle üstüne hamle ediyor. Şehîd olmak için derin bîr iştiyakla hücumlarını tazeliyordu. “Allah Allah” diye çarpışırken kılıcı kırıldı. O anda Sevgili Peygamberimiz Ona bîr hurma dalı uzatarak savaşa devam etmesini buyurdu. Bu dal bir mu’cize olarak kılıç oldu ve önüne geleni kesmeye başladı.. Bir çok düşmanı öldürdü. Savaşın sonuna doğru Ebûl hakem isminde bir müşrikin attığı oklarla arzu ettiği şehâdete kavuştu. Şehîd olunca “kâfirler bu mübarek şehidin cesedine hücum ederek burnunu, dudaklarını ve kulaklarını kestiler. Hertarafı kana boyandı. 
İstediği gibi Rabb'ına kavuşmuştu.
Rabbım şefaatına nail eylesin bizleri.

( Bu Nasıl Dua Ya Rabbi başlıklı yazı NURİ BAŞ tarafından 24.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.