MEVLANA VE ÇAĞIMIZ
Bugün çağımız en çok ona muhtaç. İslam’ın bu denli yozlaştırıldığı bir çağda
hakikatin duru ve saf çeşmesi olan Mevlana’ya muhtacız. Bu küfür karanlığına
batmış çağda İslam’ın aydınlığını fark edebilmek için onun kılavuzluğuna
ihtiyacımız var.
Bahaeddin Veledin, Şems-i Tebrizlerin, Burhaneddin Muhakkik Tirmizilerin en
büyük eseri bu büyük insan ruh hastalıklarından bunalan insanlığın doktoru
olmaya hak etmiştir.
Harzemşah’a Sultanı Celaleddin Harzemşah’ın fitneciler yüzünden rahatsız olduğu
bu Manevi iklimler sultanı Sultan’ul- Ulemayı ‘bir beldede iki sultan olmaz’
diyerek kentin anahtarlarını ona sunması üzerine Merve’den ayrılmaya karar
veren büyük insan kıymetinin bilinmediğini, kendisinden rahatsız olunduğunu
hissettiği yerde durmak istememiş, Anadolu’ya göç etmiştir.
Bu göçüş Anadolu’nun Müslümanlaştırılmasında en büyük etkenlerden biri
olmuştur. İslam’ın uzak Asya’dan küçük Asya’ya gelmesi, orada güçlü temel
kurarak yerleşmesi, oradan dünyayı aydınlatması, ortaçağın kapanıpyeniçağın
açılması bu hakikat önderlerinin büyük gayretleriyle olmuştur. Yunus Emrelerin,
sarı Saltukların, Mevlanaların, Hacı Bayramların, Hacı Bektaş-ı Velilerin
aydınlattığı büyük dünyadır bu. Mevlana Muhammed Celaleddin ’in
Mesnevi-Manevisi, Divan-ı Kebir’i, Mecalis-i Seba’sıyla önce İslam alemini,
sonra tüm dünyayı asırlarca aydınlatacak, örnek yaşantısı ve kişiliğiyle
insanlığa yaşama sevinç ve aşkı aşılayacaktır.
Şems-i Tebriz’inin onunla karşılaşması ve onu imtihan etmesiyle büyük buluşma
başlamış, babası Burhaneddin Veledin hamurunu yoğurduğu Büyük Veli
KayseriliSeyyid Burhaneddin Muhakkik Tirmizi’nin pişirdiği büyük insan Şems ile
kanatlanmış, mavera denizinde aşkla yol almış, o büyük peygamberin mesajını
ötelere taşımıştır.
‘Men bende-i Kur’anem eğer can darem’ 'Ben bu can bedende durdukça Kur’an’ın
kölesiyim’ diyen Büyük Veli onu Peygamberiyle karşı karşıya getirmeye çalışacak
eblehlere karşı kim ger ki naklest biğayri min ‘’ benden bundan başka bir söz,
ona aykırı bir kelam naklederse ‘’bizarem ez-u vezan suhan- i bizarım’’
rahatsızım o sözden de onu nakleden de’ diyerek kerametini göstermiş, yüzyıllar
öncesinden ona gerekli cevabı vermiştir.
Haktan aldığını hakka vermiştir bu gönül adamı. Halkla sıkı bir irtibata
geçmiş, dünyayla ötelerin bağlarını kuvvetlendirmiştir. Bugün materyalizmin
körelttiği inançları yenilemeye onun diriltici soluğu gerek. Bunun için ona
muhtacız. Onun için onu baş tacı ediyoruz ve temekte de devam edeceğiz.
Ahmet Kemal