Arife sabahları, şeker tadında çocuk masumluğunda yaşanır.Hayatın en önemli en değerli anlarıdır.Yetim, öksüz demeden hepsinin yüzünde güller açtırır. Onlar gülerken çıkarsız, hesapsız içten gülerler.Onların gülüşünde kainat mutlu olur.Onlar zamana değer katarlar.Sadece bize o mutlu anlarda onların başını okşamak düşer.Çok mu zor, yarın ki bayram sabahında bir yetim evine bayram olmak?Çok mu zor bir garibe gülmeyi hediye etmek?

Dün kaldığımız  yerden anılarımıza devam edelim.

Babamı, o sabah ilk defa bu kadar mutlu ve gülerken görmüştüm.Alnındaki derin çizgiler düzleşmiş yüzünde güller açıyordu sanki.Bir taraftan kabanını giyiyor bir taraftan bize bakarak;
-Hadi bakalım çocuklar çarşıya gidiyoruz.
 Ömer amcamla beraber  birbirimizin yüzüne çocuk saflığında baktık. Merdivenleri inerken, içim içime sığmıyordu.Babamla ilk defa çarşıya çıkacaktık.Aşağı indiğimizde ikimizinde elinden  tutarak kesme taşlı ,arnavut kaldırımlı sokakları hızlıca geçtik.Çarşıya gelmiştik.Efil efil cağ kebabı kokan, cağcı Kazım'ın olduğu yöne doğru gidiyorduk. Nasılda canım çekmişti bir bilseniz. Lokantadan içeri girmiştik ,şaşkınlığım iki katına çıkmıştı. O güzel kokuları içime çeke çeke sağda bir masaya oturduk.Ömer amcam karşımda babam çaprazımdaydı.Garson geldi.Masayı temizledi sonra soğan ve domatesten oluşan söğüşler getirdi.Ardından lavaş ekmeği ve doğranmış pideleri masaya koydu.Yeni piştikleri kokusundan belliydi. Ciğerlerimize kadar sinmişti.Rüyada mıyım değil miyim anlamak için etrafa alık alık  bakıyordum.Babam durumu anlamış olacak ki;

-Ne o Selim beğenmedin mi yoksa ?

Kısa bir şaşkınlıktan sonra kekeleyerek;

- Be be beğenmez olur muyum hiç...

 Doyana kadar cağ kebabı yedik.
Peşinden üzeri bol fındıklı şerbeti yanlarından taşan kadayıf dolması yedik.ilk defa lokantada yemek yemiştim.Ne kadar güzel bir duyguydu tarif edemem.Babam , Kazım amcaya hesabı ödedi ve  teşekkür etti.

Dışarı çıktık elli metre yürüdükten sonra "Konfeksiyoncu Halis" yazan mağazadan içeri girdik.Yüzlerce kıyafet vardı.Hepsi birbirinden güzel görünüyordu

Mağazanın sahibi güler yüzüyle bizi karşıladı.Mağazanın içi tarif edemeyeceğim güzellikte   temiz kumaş kokuyordu.Babama doğru gelirken ellerini açtı; 

-Ooo İbrahim abi sen buralar dedi.

Sonra ,bize doğru eğildi yine gülümsüyordu. Pala bıyıklı ve iri göbekliydi.Giydiği ütülü pantolonu ve mavi gömlekli haliyle şirin gözüküyordu.Son derece samimi konuşmasıyla bize baktı; 

-Siz de hoşgeldiniz çocuklar , dedi.

Birkaç deneme sonrası bize bir pantolon,penye ve kabandan oluşan çantaları hazır etmişti.Ömer amcam ve ben çantalarımızı elimize aldığımızda sevincimizi tarif etmemiz mümkün değildi.

Ömer amcama hayretle yaklaştım;

-Bunlar bizim mi , dedim.

En az benim kadar şaşkın olan Ömer amcam yerinde duramaz ve heyecan içinde ;

-Evet evet, dedi.

İkimizde mutluluktan uçuyorduk.Az sonra karşı kaldırıma geçtik.Bir sürü 
Dükkan vardı.Karşısında durduğumuz  tabelaya  " Kunduracı Kadir" yazıyordu.
İçeri girdik.Altmış yaşlarında kır saçlı,uzun boylu şakakları ve elmacık kemikleri içeri çökmüş zayıf yüzlü amca bize doğru geldi,babama elini uzatarak;

-Hoşgeldiniz, dedi.

Bize çok samimi davranıyordu.Masasının karşısında bulunan ahşap sandalyelere oturduk.Butona bastı ve  dört çay söyledi.Tavşan kanı çayları afiyetle içtik.Bize hayatla ilgili nasihatler verdi.Başımızı okşadı ve ;

-Eğer derslerinize iyi çalışır karnemizi pekiyi ile geçerseniz  beğendiğiniz ayakkabıların parasının yarısını almayacağım.Söz mü , dedi.
Biz de onun bu samimi konuşmasına içtenlikle söz verdik.

 Bize tekrar dönerek;

O paralar size bayram harçlığı  olsun, ha bu arada yarın sabaha kadar ayakkabıları kutusundan çıkarmayın tamam mı dedi.

Babama da dönerek; 

-Ver bakalım bu yakışıklıların harçlığını, dedi.

Babam paralarımızı verdi.

Bu kadar güzel ve ömrüm boyunca  unutamayacağım çarşı ziyaretinden sonra eve gelmiştik.Keyfimize diyecek yoktu.Dedeme, nineme ve anneme olanları heyecanla anlattık.Onlar da birbirlerinin yüzüne gülerek baktılar.

 Bayram sabahını iple çektik.Gözümüze gram uyku girmedi. Sabahın ilk ışıklarıyla kalktık  yeni alınan kıyafetlerimizi giydik.Sonra, ayakkabı kutularını açtık, iskarpinlerimizi çıkardık.İkimizde sağ ayağımızı içine sokmuştuk ki bir hışırtı duyduk.Hayretle ellerimizi içeri soktuk ve ikimizinde iskarpinlerinin içinde para  vardı.O amca bize bayram harçlığı koymuştu.Gözlerimizin içi gülüyordu.

Bu anları hiç unutamıyorum.Tam bir bayram çoşkusu yaşamıştık.

Şimdiden tüm dostların bayramı mübarek olsun.


Selim Adım 
ERzurum 

( Arafalık 2 başlıklı yazı AZİZ REMZİ tarafından 1.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu