"Yarım kalan sözlerim var hayat, yarım kalan yaşanmamışlıklarım, yarım kalan hislerim, yarım kalan düşlerim" diye günlüğüne yazdı. Hergün yaşadıklarından çok hissettiklerini bu deftere yazardı Pamir. Defteri kapattığında uykusu gelmişti. Yatağına yattı ve uzun süredir uyuyamadığı kadar derin uyudu.Uyandığında dinçti;bu haline şaşırmıştı çünkü günlerdir az uyuyor ve bütün gün yorgun, uykulu dolaşıyordu.
Pamir on üç kitap yazmış iyi bir yazardı. Fakat eşi öldüğünden beri yazamıyor, başladığı kitabı bitiremiyordu. Pamir Öztaş son kitabını belki bitiririm umuduyla hergün kalemi eline alıyor fakat yazmak en büyük tutkusu olduğu halde bunu da yapamıyordu, içinden hiç birşey yapmak gelmiyor içi ateş gibi yanıyordu.
Bu butik otele geleli beş gün olmuştu. Otel, ormanın eteğinde denize beş yüz metre uzaklığa kurulmuş, sarı, krem renkli taş yapılı bir evdi. Uzun zamandan beri kitaba başladığı halde kendi yaşadıklarından hayallerini ayırt edemiyor ve yazamıyordu. Sanki yaşadığı hüzün yazdığı herşeyin içinde onu kısıtlayan bir penseydi. Umutsuzluğu , melankolik halleri hep olsa da hayata bağlılığını yitirmiyordu. Eşini kaybedeli bir yıl olmuş hala toparlanamamıştı. Acısı hafiflememiş onu bir cehennemde bırakır olmuştu. Arkadaşı ona bu otele gelmesi için zor ikna etmiş sonunda kendi elleriyle getirmişti.
Hamdi'yle çocukluğundan beri arkadaşlardı. Birbirlerinden ayrı olan, gizli kalan hiçbir şeyleri yoktu. Birlikte çocukluk geçirmiş, ergenliklerinin çılgınlığını, kendilerini bulma çabalarını hep birlikte göğüslemişlerdi. Acılarını, mutluluklarını, aşk yaralarını birlikte sarmışlar, her ilki ve yaşadıkları herşeyi birlikte aşmış bugünlere gelmişlerdi. Sadece dört yıl Hamdi Fransa 'ya doktora için gittiğinde ayrı kalmışlar ve o zamanda o günün şartlarında ancak sabit telefonlarla görüşüyorlardı. Hamdi bu arada yurt dışında Türk bir kızı sevmiş ancak kız onu istemeyince de platonik olarak, acı çekerek unutmaya çalışmıştı. Fakat katiyen unutamamış bir şekilde dört yılı geçirdi. Kız zaten bir yıl sonra Türkiye 'ye dönmüştü. Pamir'e telefonda bu resmini gösteremediği kızı saatlerce anlatıyor ve acısını en yanığından paylaşıyordu.Pamir' de ne yapsın arkadaşı için üzülüyor ona destek oluyordu.
Pamir ise üniversiteden beri bir kızla sevgiliydi. Arkadaşı bu kızı tanıyor ve arkadaşına hiç yakıştıramıyordu. Çünkü kız kendisine de asılan yollunun tekiydi. Ayrıca bir de bir çirkefti ki her hatayı Pamir'e kilitliyor ve o, Sevda'yı öyle seviyordu ki hiçbir kusurunu görmüyor, Hamdi üstü kapalı arkadaşını uyarsa da o anlamamakta inat ediyordu. Pamir, duygusal, nahif bir insan olmasından dolayı işin içinde aşk da olunca kıza ölesiye inanmıştı. Hamdi'nin kızdan hoşlanmadığını seziyor ama nedenini konduramıyordu.
Hamdi'nin yurtdışına gidişinden bir yıl sonra Sevda'yla araları bozuldu. Arkadaşına sadece ayrıldıklarını söyledi. O çok anlatmadı Hamdi de hem Sevda'yı sevmediği hem de kendisi aşk acısı çektiği için arkadaşı anlatmayınca üstelememişti. Demek ki ayrılıktan çok etkilemedi diye düşünmüştü. Aradan bir yıl geçmişti ki Hamdi Fransa'daki Türk kızı unutamamış ama Pamir Sevda 'yı unutmuştu. Pamir yeni bir kızla tanışmış ve eskisinden daha çok aşık olmuştu.
Nurhayat dalgalı uzun saçlı, zümrüt yeşili gözlü, incecik, uzun boylu çok güzel bir kızdı. Pamir kızı çok sevdiğini anlattı durdu.Fakat çok anlatmak istemiyor arkadaşının acısına nispet yapmak istemiyordu.Nurhayat 'la Pamir evlenmeye karar verdiler, arkadaşının da olacağı yıla ve güne denk getirerek düğün hazırlıkları yaptılar. Hamdi ayağının tozuyla arkadaşının nikahına yetişti çünkü nikah şahidiydi. Fakat kız o unutamadığı Nurhayat' tı. Belli etmemeye çalışarak geçirdi düğünü. Nurhayat da bozuntuya vermedi. Ömürleri tam kırk yıl ondan uzak durmaya çalışarak geçiren Hamdi hiç evlenmedi. Pamir ilk zamanlar durgunluğunu yurtdışından yeni gelmesine, özlemine verdi. Sorsa da Hamdi hiç konuşmadı. Dile kolay tam kırk sene aşkını gizleyerek, susarak geçirdi. Hep Nurhayat 'la ayrı kalmamaya çalışıyor hatta onun olduğu yerlere mecbur olmadıktan sonra çok gitmek istemiyordu. Aşkını gizlemeyi başardı. Pamir ise defalarca evlenmesi için birileriyle tanıştırdı, elinden geleni yaptı. Kırk sene sonunda Nurhayat öldü ve bunalıma girince ona teselli vermek yine Hamdi'ye düştü. İşte böyle Hamdi'nin ısrarıyla, yüreklendirmesiyle bu otele geldi.
Otelde beş gün dinlenmiş olacak ki iyi bir uyku çekmiş ve dinç olarak kahvaltıya aşağıya inmişti. Kahvaltısını yapıp dolaşmaya çıktı. Buraya geleli orman havasını sadece balkonuna çıktığında alıyordu. Odası sol tarafta ormanı,sağ yanında otele gelen yolu ve biraz ilerde denizi gören yerdeydi. Onu dinçleştiren anlaşılan bu havaydı. O da yürüyüş için ormanın ve otelin bahçesinin birleştiği tarafta kalan köye doğru yola çıktı.
Köyden döndüğünde otelin resepsiyonisti bir zarfı olduğunu söyledi. Şaşırmıştı çünkü arkadaşından başkası bilmiyordu bu adresi. Çocukları bile sadece kafa dinlemek için bir otelde kalacağını biliyorlardı. Odasına çıkınca zarfı açtı. Bu bir intihar mektubuydu. Arkadaşı yollamış ve ona ihanet ettiğini düşündüğünü aslında onun karısını sevdiğini yani herşeyi, acılarını yazmıştı. Bu mektubu kendisine karşı mahcup hissettiği için ve artık dayanamadığı için yazdığını, hakkını helal ettiğini Pamir'in de etmesini kalben dilediğini yazmıştı.
Pamir hem çok sevdiği karısını kaybetmiş hem de hayata beraber göz açtıkları, hayatı birlikte sırtladıkları Hamdi'ye kötülük yapmış hissiyle tek dostunu kaybetmek korkusuna kapıldı. Aceleyle otelden ayrıldı. Yetişmeye çalışıyordu ancak çok uzaktı. Arkadaşına yetişemedi.
Ölüm ellerinden kayıp giden iki insanın acısıyla büyüdü. Asıl o bilmeden ihanet etmişti arkadaşına. Hamdi yıllarca onların mutluluğunu seyretmiş üstelik bir de acısını belli etmemeye çalışmış ve Nurhayat 'ı ondan çok sevmiş ki dayanamamıştı.Üstelik yıllarca kendini suçlayarak ve aşkının en yakın dostuyla mutluluğunu izlemişti. Düğünlerinde, çocukları doğduğunda, onları evlendirirken Hamdi hep yanındaydı.Arkadaşı hep yanında olsun istiyordu Pamir. Hamdi bahaneler üretse de o ısrarcı oluyordu. Şimdi şimdi anlıyordu ki arkadaşının ilk gençlik yıllarındaki kadar mutlu olmadığını, hep enerjisi düşük ve kırılgan olduğunu. Tek aşkını unutamadığını anlıyordu ama Hamdi konusunu açtırmıyor hiç konuşmuyordu. Pamir arkadaşının gözüne sokarak yaşadığı her mutluluk için pişmandı şimdi ama iş işten geçmişti.
Pamir kendini yarım kaldı sanarken arkadaşı bir ömrü yarım geçirmişti. İşte bunun için arkadaşı da ölünce yazmaya otelde günlüğüne yazdığı şu cümleyle başladı "yarım kalan sözlerim var hayat, yarım kalan yaşanmamışlıklarım, yarım kalan hislerim, yarım kalan düşlerim". On dördüncü kitabını üç ayda bitirdi. İlhamı da arkadaşının yaşadığı yarım kalan herşeyden almıştı. Bu kitabını da arkadaşına ithafen yazdı ve ona armağan ettiğini baştan ücüncü sayfaya
yazdı.
ÇİĞDEM KARAİSMAİLOĞLU
Mayıs/2022
(
Yarım Kaldı başlıklı yazı
Çiğdem67 tarafından
10.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.