1
EĞİTİM YAZBOZ TAHTASI
Eğitimi yazboz tahtası haline
getiren zihniyet hala değişmedi. Bürokrasinin yönetimdeki krallığı
eğitimde de sürmekte. Bizim bürokrasimiz yanlışlarını düzeltmez,
doğruları aramak gibi bir derde düşmez. Onun varsa yoksa kişisel
menfaatleri önemlidir. Her zaman krallığını sürdürmek için bir yol
bulur. Eğitimi bugünkü hale getiren ve hala bir yazboz tahtası olarak
kullanan zihniyet bu bürokratik hegamonik kesimdir.
Bu hegemonya
Batıyla içli dışlıdır. Milletin menfaatleri yerine kendi menfaatlerini
düşündüğü için batının azatsız kölesidir. Çünkü kişisel çıkarını orada
bulmuştur.
Her iktidar değiştiğinde o elinde dosyalarla gelir,
yeni bakanın kafasını karıştırıcı, onu pohpohlar, eğitimde devrim
yapacaklarını söyler. Bu şerefin zat-ı alilerine ait olduğunu söyler.
Her yeni Bakan’a olduğu gibi bu Bakanı da kendilerinden geçirirler.
Sonra
gelsin yeni değişimler, gelsin yeni karıştırmalar. Hiçbir ön araştırma
ve uygulaması olmayan projeler, programlar, bazılarını zengin ededursun
bazılarını popüler olan öğrenciye olur. Kayıp nesiller birbirini takip
eder. Anarşi okullarda yuvalanır, terör bu eğitim sisteminden beslenir.
Fitne ve karışıklıklara alet olacak gençlik işte böyle hazır hale
getirilir.
Gezi kalkışması da bu eğitim sisteminden
beslenmiştir, Bonzaicilere de bu sistem yol açar.Okulda ibadet etme
imkânı bulamayan nesiller, Fast-foodla yerinde duramaz hale getirilir,
kızlı erkekli öğretimde karşı cins ilgisi kısa teklerle alabildiğine
tahrik edilir, bir de buna dindışı, seküler müfredatı ekledin mi al sana
her türlü şerre hazır hale getirilmiş kurşun askerler ordusu. Bir de
buna her geçen gün değişen ve yazboz tahtası haline getirilen eğitim
sistemini ekledin mi al sana patlamaya hazır hale getirilmiş bombalar.
Yıllar
önce bir akil adamdan dinlemiştim Ankara’da. Bu işleri bilen, eğitim
üzerine kafa yoran bu adam bana şöyle söyledi:’ Beş yılda bir Avrupa’dan
yüksek ücretli uzmanlar gelir, her geldiklerinde yeni bir proje,
program ve sistemle gelirler, eğitimi Arapsaçına dönüdürler, yüksek
ücretlerini, her türlü harcırahlarını milyon dolarla ifade edilen
istihkaklarını alır giderler. Eski sistem daha tam değerlendirilmeden,
aksayan yanları belirlenmeden toptan rafa kaldırılır, yeni önerdikleri
sistem hiçbir ön araştırma ve deneme yapılmadan, amaç ve hedefler
belirlenmeden yürürlüğe konulan bu sistemde bir sürü aksaklıklarla
yürütülmeye çalışılır, sonunda onun da miadı dolmuş denilir, olmadı sil
baştan beş yıl geçmiştir uzmanlar gelmiştir, yen, sistem getirmişlerdir.
Hadi sil baştan. Eğitim yazboz tahtası öğrenciler kobay. Öğretmenler
zavallı robotlar. Onlara bir şey danışılmaz, saha araştırması yapılmaz,
hiç bir değerlendirme ve tartışma yapılmaz hurra.
Bunu duyunca
şaşırmıştım. Bunun basit bir getirim elde etme yolu olduğunu kimse
söylemesin bana. Bu doğrudan doğruya bir oryantalizm sorunuydu ve
tamamen maksatlıydı.Oryantalizm en nemli, en hayati noktaya müdahale
ediyor, en korkunç darbeyi eğitimden vuruyordu. Ben bu anlatı sayesinde
oryantalizmin çirkin suratını bir kere daha görmüştür.
Ne
diyorlardı: Bir ülkeyi yıkmak, bir milleti tarihten silmek istiyorsanız o
ülkenin eğitim sistemini ele geçirerek tahrip edin o ülkeyi tahrip
etmiş olursunuz ve o milletin yok oluşuna neden olursunuz kolayca.
İşte
yapılan buydu. Bu gün karşımıza çıkan eyyamcı, goygoycu, Bonzaici,
çocuğunu, anne ve babasını katleden nesiller böyle yetiştirildi. Öğrenci
arkadaşını bıçaklayan, öğretmenini öldüren, eşcinsel ilişkilere giren
öğrenci nesli bu sistemle elde edildi. Uyuşturucu tacirlerinin elinde
esir, inançsız ve idealsiz kuşaklar bu sistemin ürünü. Para, şan, şöhret
peşinde koşmaktan, zevk ve eğlenceden başka amacı olmayan nesiller
böyle yetişti. İyi bir gelir, iyi bir araba, iyi bir ev, yazları tatil,
Avrupa seyahatleri, içki, kumar ve uyuşturucu partilerinden başka bir
ereği olmayan nesiller böyle türedi.
Gelin bu sistemi yeniden
ele alalım radikal tedbirlerle revize edelim. Ahlak ve maneviyata dayalı
eğitim verecek, inançlı nesiller yetiştirmenin çarelerini arayalım.
Müfredat başta olmak üzere sistemi baştan ayağa dönüştürmenin yollarını
arayalım.
Yoksa işimiz çok zor olacak gittikçe zorlaşacak her
şey. Geri dönülmez bir yola girmeden, felaket çanları çalmadan bu işin
hayati önemini kavrayalım.
Ahmet Kemal
________________________________________