Uyuşturucu Sahtekarlık, Osmanlıca ve Ahlaklı Nesiller

Adam feryat ediyor. Bu mahalle dindarlığıyla bilinen, ahlaken mazbut, mutaassıp bir mahalle. Ama gel gör ki uyuşturucunun mekanı haline gelmiş. Gençler uyuşturucuya müptela oluyor ve git gide artıyor bu iptila. ‘Allah rızası için bir şey yapın’ diyor. 

Bu mahallede büyük alimler yaşamış, marka insanlar. Kentin en dindar muhiti bilinir eskiden beri. Gel gör ki şimdi emniyetin uyuşturucu muhiti olarak kayıtlara geçtiği bir yer haline geldi. Aynısı özellikleri benzer bir köy için de geçerli. Ama gel gör ki aynı durum onun için de geçerli bu günlerde. Polis kayıtları bunu belgeliyor. Dahası sürekli yapılan aramalar ve bulgular da olayı şöhretli kılıyor. 

Bu durum mutaassıplıkla ahlakiliğin aynı oranda ilerlemediğini, klasik dindarlığın hayatı kuşatmaya yetmediğini gösteriyor. Demek ki daha başka şeyler gerekli. Geleneğe bağlılık anlamına gelen bir taassubi dindarlık sorunlarımızı çözmeye yetmiyor. 

Dini yeniden yorumlamaya, klasik anlayışlarımızı masaya yatırmaya ihtiyacımız var. Yalnızca ferdi hayatla sınırlı olan bir dindarlık anlayışı bu gün her alanda yetersiz kalıyor, bir aile dindarlık içinde kendi hayatını sürdürürken komşu ailede yangın başlıyor, din duygusundan uzak bir yaşam kişileri her türlü kötü alışkanlığa sevk ediyor. Buna karşın komşusu olup bitene seyirci kalarak ferdi planda camiden eve, evden camiye dindarlığını sürdürüyor. 

Şimdi kalkmış bütün bu olup biten arasında biz Osmanlıca tartışmalarına katılıyor, Osmanlıca okutulsun mu, okutulmasın mı, okutulacaksa zorunlu mu olsun seçmeli mi olsun yahut okullar sınıflandırılarak hangi okullarda zorunlu olsun, hangi seçmeli olsun, tartışmasına katılıyor, gençliğin bu korkunç dramına bigane kalıyoruz. 

Toplumca bu dertleri önümüze koyup, kara kara düşüneceğimize yahut kara kara düşünmek yerine bir çözüm üreteceğimize biz neler yapıyoruz. Evet, onun da tartışılması lazım. Ancak bu gibi konuların toplumsal yozlaşmamızın önüne geçmek gibi projelerimizin olmamasını gerektirmez. Evet, acilen bu konularda fikir jimnastiği yapmak lazım, fikir jimnastiği yetmez, beyin fırtınası gerekir. 

Bu ortamda belki de aynı sorunla birlikte eğitim sorunsalını da düşünmemiz gerekli, onun bir parçası olan Osmanlıcayı da, Kuran-ı Kerim derslerini de, dinin doğru anlaşılmasını da ahlaki nesiller yetiştirmeyi de hesaba katmamız gerekir. Çünkü bunlar bir bütünün parçasıdır. 

Dahası harf devrimiyle kültürel kopukluk yaşayan millet batı kültürüne endekslenmiş, bunu sonucu da batı gençliğinin içine düştüğü ruhi bunalımları Türk gençliğinin de malı olmuştur. Dini değerlerden uzak bir nesil yetiştiren, köklerinden koparılmış bir neslin trajedisidir bu. Bir milletin geleceğinin bu şekilde bir uçurum kenarına varışının nedenlerinin iyi düşünülmesi zorunludur. Buradan kurtuluşunun reçetelerinin yazılması ve ilaçların kullanılarak tedavisinin sağlanması hayati bir davadır. 

Milletçe top yekûn kurtuluşumuzun anahtarı eğitimde ve daha ahlaki ve maneviyat değerlerine bağlı bir toplum oluşturmamıza bağlıdır. Her yönüyle dini daha iyi anlayan ve dini, ahlaki değerleri yaşantı haline getiren bir toplum olabilmek, kültürsüz bir ortamdan çıkıp daha bilgili, kültürlü bir hayatı kuşanarak sorunlarımız halletme yolunda daha çok geç kalmadan gerekli, zorunlu, hatta hayati adımları atmalıyız.

Ahmet Kemal

( Ahlaki Yozlaşma başlıklı yazı EDİP GÜL tarafından 11.10.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.