Bu büyük şair ve mütefekkiri nasıl tanıdım. Hocam Miyasoğlu rahmetli Edebiyat Dergisi ve yayınlarıyla tanıştırdı bizi. Ben bizim ineği bahçelerde otlatırken okuyordum o yayınları. Necip Fazıl’ı ve Sezai Karakoç’u da Hocam Miyasoğlu ve Ali Nar sayesinde tanıdım desem yalan olmaz.
Erzurum Üniversitesinde öğrenci iken MTTB seminerlerinde Mehmet Kahraman ve Selahaddin İpek anlatmalarıyla vakıf olmuştum. Hemen şiir kitaplarını aldım. Okumaya başladım. Geceleri mum ışığında okuyordum kimseyi rahatsız etmemek için. Böyle okumak şiirden zevk almamı artırıyordu.
Onu tanımak ve eserlerini okumaktan zevk aldıkça diğer eserlerini de alıyordum. Denemeleri anlamak için tekrar tekrar okuyor, okudukça zevk alıyordum. Karakoç’u anlamakta zorlanıyordum. Onları anlamak için doğu batı klasiklerini okumam gerektiğini söyleyen Mehmet Kahramanla Lise 1’deki Edebiyat hocamız Veli Sarıkamış’ın mesaj ve öğütleriyle pekişmiş ben da hemen bu eserleri almaya ve susamışın su içmesi, acıkmışın yemek yemesi gibi okumaya adeta somurmaya başlamıştım.
Sonra Üstad’ı İzmit’te konferans vermeye davet için Milli Gazete’ye gitmiştim. Henüz gelmemişti. Ben müracaatta bekliyordum o gelmiş yazısını yazmış gitmiş bana haber vermemişler, öbür gün geldim tekrar ve gazetede birine sordum. Buyurun dedi o benim. Karşılaşmamız böyle olmuştu.
Düşüneyim dedi daha sonra gelin. Daha sonra gittiğimde beni nazikçe reddetti. Konferansın eserlerinin okunmasını engelleyeceğini mazeret olarak ileri sürmüştü. Teşekkür edip ayrıldım. Daha sonra Üretmen Han’daki bürosuna gitmeye başlamıştım. Orada bize bir şeyler anlatıyor biz onu sessizce kılımızı kıpırdatmadan dinliyorduk. Şimdi hatırladığım Necip Fazıl ile ilgili olan bölümlerdi.
Sıradan bir yazar olan Yaşar Kemal için bir sürü eser yazıldığını ama Üstad için nedense hemen hiçbir eser yazılmadığını anlatıyordu. Eğer ciddi bir çalışma olmazsa Üstadın doğum tarihi bile doğrulanamayacağı şimdi bir çok yerde değişik tarihler verildiğini ifade etmişti. ‘Niye gidip bir röportaj yapmıyorsunuz, çok mu önemsiz bir konu? ’ diyordu.
Bu görüşmelerimiz uzadı. Konuşmaları not al diyordu Hasan Akay nesini not alayım hepsi aklımda diyordum. Ama bu gün bakıyorum ki çok haklıymış hiç birini bir iki nokta dışında hatırlayamıyorum.
Üstad o zamanlar sigara içiyordu. Bir yeğeni yanında çalıyordu. Onun sol fikirlere sahip olduğu, üstadın onu etkilemek amacıyla yanında tuttuğu söyleniyordu. Bu görüşmelerimiz 4 yıla yakın sürdü aralıklarla. Hatta bir seferinde kuran Kursunda okuyan kız kardeşimle gitmiş onu kapıda saatlerce tutmuştum o da buna itiraz etmemişti. Şimdi düşünüyorum da onu da neden içeriye almamıştım. Onun anlattıklarının kardeşime yabancı gelmesinden mi korkmuştum bilmiyorum. Hem onu ayakta bekletmek istemiyor hem Üstadın sohbetini bırakamıyordum.
1974-78 yılları arasıydı. Sonra bu ziyaretlerimi terk etmiştim. Kendimce Üstadın önerilerini yerine getirmeye başlamıştım. Onlar çoğunlukla okumak ve yazmak üzerineydi sanırım. Keşke not tutmuş olsaydım günü gününe. Şimdi yazıklanıyorum. Üstadı daha sonra İstanbul Üniversitesinde öğrenci olduğum yıllarda çay evlerinde görüyor uzaktan izliyor ona yaklaşamıyordum. Kendisiyle yakın sohbette bulunan bir gençten haberlerini almayı tercih ediyordum. Çorlulu Akif Paşa ve Edebiyat Fakültesinin karşısındaki Koska ve Dergah kıraathanelerinde görüyordum. Şimdi buralarda da ona uzak durmuş olmanın pişmanlığını yaşıyorum.
Ahmet Kemal