Bir Kasım sabahında hüznüm içe atarak
Geldim kabrin başına bin bir acı tadarak
Geçti mazi önümden sanki bir rüya gibi
Keder kuyusundayım görünmez asla dibi
Bir yaprak hışırdarken sessiz, sakin, derinden
Bir yel dolar ruhuma ıslak ve de serinden.
Kabir saklar sırrını taşlarsa olmuş ketum
Gözyaşım döktüm ona sanki benim dert kutum.
Bir zamanlar yüzünden hayat fışkıran insan
Şimdi bu mudur yerde toprak altına pusan?
Sessiz bir mezar, sabah başında kadim dostu
Gece hayalde gezdi yanına serdi postu
Damla damla düşerken hüzün kokan yaşları
Dile gelip ağladı sessiz mezar taşları
Hissetmeye meramı ne harf gerek ne de söz
Sevenler gene görür olmasa da bir çift göz.
Yetim kalmış o otlar boynun bükmüş bakarlar
Yanık, hazin bir türkü, acı ağıt yakarlar
Basmış bağrına kara toprak sarar sımsıkı
Kırk yıllık dostu olmuş ne kadar sıkı fıkı
Düştü rahmet damlası bulutlar ağlar gibi
Yüreğim engin deniz görünmez sanki dibi
Ağlarım sana abi, işit artık sesimi?
Yattığın soğuk yerden duydun mu nefesimi?
Ölüm hayat arası ipincecik bir perde
Meğer ölüm çareymiş bunca çaresiz derde
Yatar toprak altında onca ölü yıllarca
Kıpırdamaz bir milim takılıdır bir kanca
Dertleştik senin ile zamanın gerisinden
Bir rüya ki görmüşüm mekanın berisinden
"Elveda artık" demem beni de bekler kabir.
Durma haydi ey nefis şimdiden sıraya gir.
Nuri Baş