Böyle başlasın bu hikâye.
Göçünü sırtlamış uzaklaşan gün
Güz artıkları uzlet ehli
Çekik gözlü
gece perdeleri
Sükût ikrarda
Buğu var her nefeste
Dilbaz değil dilbeste
Kutup
gecesidir bu yüzünü gösteren
Sonbahar ekinoksu
Şehrin biz yanına batıyor
siyah
Birazdan karanlığa gömülecek
gece
Boğazımda ipsiz düğümler Bellisimam
Erguvan dalları çıplak
Son akşam yemeğindeymiş Yahuda
Birazdan kendini yeniden asacak
Bak içini döküyor gök suyu
Rüzgâr ıslığında ilahi ,sarı
çiçekler
Secdeye durmuş güz çiğdemleri
Benim içim dışım yaşlı
Senin gözlerinin dolu her yeri
Gün son hasadı kadim
zamanların
Yarınlar sustası açılmış bıçak
Ötücü kuşlar gürültü koparıyor göğümüzden
Söz çizik plak,kırıldı kırılacak
Yine dönecek semazenler
Yağmursa durmadan yağacak
Ne sanıyorsun ki Bellisimam
Budanan yanlarımız daha mı gür olacak
Bak tekneler bile baştankara iskelede
Kıyıda onca kürek boşa çekilecek
Kekamozlar keskin,deniz atları Truvalı
Suyu boğuyor kum sarmaşıkları derinlerimizde
Elbet soyunacak gün sonu karanlığı
Zaten sevmekte çırılçıplak
Çoklar az,azlar azalmış iyice
Bana kalırsa Bellisimam
Hadi biz çıkalım şu daralmış aralıktan
Ayaklanmış bardaklarımızla birlikte
Ocak başına gidelim öylece
Suadiyearalıkikibinyirmiiki
Demir Mutlugil