(her şeyi bildiğini zannedenlere saygılarımla)
Her gün yüreğimin elçileri kurban ediliyordu başkonsolosluklarda. Öyle bir örgütlenmiş ki beni benden iyi tanır halde. Adını da son kez kuracağım bu cümlede. Onu bile harfler halinde. B, İ, L, G ve E. Bir bilseniz ben ne canlar kurban ettim 5 harfli isime. Şimdi kullanmak bile zor geliyor şu dilime. Tezatı ben onda gördüm. Uyumsuzluğu ve saçmalığı da. Bir insan hiç bir şey bilmeden nasıl yaşıyordu bunca yıl bu nadide isimle. Ben yüzünde kışı yaşatan baharlar da gördüm ama inanın bu çok başka. Bildikleri iki satırı geçmezken hükmedişleri kütüphaneler kadar. Ben ona hiç bir şey katamadım. Uyarılarım emir gibi geliyordu tavsiyelerim küfür. Her şeyi o biliyordu ama hiçbir göz bunu görmüyordu. En büyük korkum da cansız şuncacık kâğıda yazamazken adını olurda ihtimaller denizinde onu görürsem nasıl hitap edeceğimi bilmemem. Şşt diye seslenmem ben kimseye. Her beden olgunluklar ihtimalinde yaşanmışlık gizler her zerresinde. Erkek olsa hani delikanlı, genç, kardeşim diye seslenirdim de ben ona bu fani hayatta ne diyeceğim. Her halde KUSURA BAKMAYIN derim. O kusurdan ötesini koymadı hayatıma çünkü. Belki kusura bakmayın dersem o bile anlar neden böyle seslendiğimi. Bir hiçlikten derin felsefik anlamlar çıkarmasını beklemek Musa’nın Asasısın görevidir belki de ama ne asam var denizi yaracak ne de Musam var o kudreti cüssesiyle kaldıracak. Çünkü o kusur Musa’mı da aldı benden. 04.06.2015 – 06.08.2021