Yersizim, yurtsuzum; ne hâle düştüm
Her
kapı bir duvar, çalamaz oldum
Damlada
boğuldum, muhale düştüm
Sığ
sulara bile dalamaz oldum
Cehlin
girdabına, dile düştüm ben
Diyar-ı
gurbete, ele düştüm ben
Mecnûn
misaliyim, çöle düştüm ben
Gayrı
öz yurdumda kalamaz oldum
Ömrün
baharını güze döndürdün
Taştan
taşa vurup öze döndürdün
Yüreğini
yakıp köze döndürdün
Kendimi
ateşten alamaz oldum
Âşık
usandıran nazdan yoruldum
Çokları
gördükçe azdan yoruldum
Lâf
anlamazlardan, yozdan yoruldum
Yolumu,
yuvamı bulamaz oldun
Evimin
damında baykuşlar öter
Meskenim
kül olmuş, dumanı tüter
Böylesi
yaşamak ölümden beter
Bu
yalan dünyada gülemez oldun
Sevdiğim
uzaktan bakar el gibi
Gözümdeki
yaşlar akar sel gibi
Ömür
çabuk gelip geçti yel gibi
Sıladan
ayrıyım, gelemez oldum
Öz
gönlümden gayri gönlü hoş ettim
Acıları
kirpiğimde yaş ettim
Şifa
niyetine zehri nuş ettim
Kendim
için hayır dilemez oldum
Güllerin
içinde, harda kaldım ben
Cenneti
umarken narda kaldım ben
Nice
cefa çektim, darda kaldım ben
Öz
adımı bile bilemez oldum
Yıkık,
viraneyim, harap olmuşum
Hicran
sofrasında şarap olmuşum
Kırklara
karışmış, turap olmuşum
Bir
yolunu bulup ölemez oldum
M.
NİHAT MALKOÇ