Anlayamadan Bilemediğimi
Bir telin koparken çıtlayan
Tiz sesteki ezgisi tanımlar beni
Bir yok oluşun destansı söylemi
Varoluşun hiç bilinmeyen gizemi
Ben ayrılığım ki
Ayrılık benden aşağı
Beni ben anlarım dipten ötede
Sesimi yalnız kulaklarım duyar
Ve sadece
Yüreğimin desibelinde ritim uydurur
Zihnimin çalgı orkestrası.
Yalnızca ben görürüm
Bir ben anımsarım
Zifiri gecede güneşi.
Karamsarlığı en güzel ben kucaklarım
Derdinden ben anlarım gölgenin
Soğuk duvarın sıcaklığını
Ayaz gecenin tenhalığını
Ben anlarım halini cahilin
Aklını fütursuzca bir güzelle
Bir tutam söze bel bağlayan
Bir söze mısra yazan akılsızı
Bir ben anlarim bilemezsin
Sabahın bulutların ardına saklanan
Kızarmış yanaklarından
Maviliğinden utandıkça
Bulutla güneşin arasında sızan
Cansızlığıyla can çekişen
Sefil gökyüzünü ben anlarım
Bilirim çoktan yiteni ki o
Yokluktan hiç varolmayandır
Bir diğeri ise öteki
Var oldukça asla yok olamayan
Bilirim bu çelişkili mıknatısı
İki kutbun en zıt ve itici iki yanı
Ne ateşi yakar suyu ıslandıkça
Ne suyu söndürür ateşi kavruldukça
Bir meali yani Alaska körfezi
Aradaki ince çizgiden bilirim
Dolmayı, taşmayı, savrulmayı
Yolun sonunda ayrılmayı
Ve bilmem
Anlamak mıdır daha ağır basanı
Bilmek mi?
Bilememek mi?