Resimlerin önümüze sıra sıra dizildiği, her karenin içerisinde, bir hengâmede olan insanları ,kavuşmaya çalıştıkları hakikati ,kalıplaşmış düşüncelere sığdırarak, bulduğunu iddia etmeleri gibi ,küçük akıların bir kenarı tuttuğunda , 4 köşeyi tutuğunu sanması, kareyi kaplayan kocaman dairede, ancak sıkıştırılmışlığın ifadesidir. Bilinmeyeni bilmenin farklı bir köşeden yaklaşıldığında ,bilmiyorum demenin ,içindeki bilmenin, kareyi kuşatan daire olduğunu ,sonsuzluk kavramının ,2+2 ‘nin hiçbir zaman 4 olamadığını ,saklanan onca sayıların, bir köşesinin tercümanı olduğunu, hangi kemikleşmiş akıllara anlatılabilir. Acizyetini bilmeyenin ,hangi sofrada aşı, hangi sokakta, hangi evi olabilir. En büyük zenginliğin ,acziyet olduğunu öğrenenler , acaba hangi hengåmede bulurlar kendilerini ,Hz. İsmail’in Hu ya teslim olup ,hayatını feda ettiğinde, bıçağın kesmediği gibi , acziyet üzere , Hu ya teslim olanların, hangi kareye sıkışabilir ,hangi kemikleşmiş akla teslim olabilir. Nereye dönersek dönelim ,büyük akıların hayatında, teslim olmanın manasını ,hep bir huzur hiç solmayan yüzlerinde, gülümseme ,hayatlarının her karesinde, kucaklayan kocaman bir, daire olarak görürüz .
Hakikatin ,belli kalıplara sığdırılması, sadece doğrunun ve yanlışın tanımlanmasından başka ,hakikatin hem doğruyu hem yanlışı kapsaması, sonsuzluğun madde aleminde ,daire, doğru ve yanlış kavramlarının ,belli açılardan bakıldığında, karenin belli köşelerini göstermesidir . Hakikati bilinmeyen maddenin ya doğruluğuna ya yanlışlığına, yani karenin köşelerine bakarak 2 +2 nin her zaman 4 olduğuna ,kendimizi zorla da olsa inandırarak ,sonsuzluğun bir köşede, kendini gösterdiğinde, sonsuzluğu köşe zannedip bu doğrultuda yürüyerek ,hakikatin şekillerinde boğulmak ,bu dünya hayatının zindana dönüşmesinden başka ne olabilir.