Oğlum paranı ye paranı... Hadi ya, para yeniyor mu? Nasıl yesem mesela diye durmadan düşünüyorum, bir türlü bulamıyorum. Üstüne biraz tuz, biraz karabiber eksem ya da azıcık ketçap mayonez koysam kenarına, o zaman daha tatlı mı yenir para?
Bu para nasıl yenir yahu, bilen biri anlatsın bana Allah Muhammed aşkına... Ya da durun durun ..ok gibi parası olup da koyacak yer bulmayanlara bir sorayım. Nasıl yiyorsunuz o parayı oğlum, kızım, diye bir sorayım. Ne cevap verirler ki acaba bana? Para yemenin kitabını yazanlarda var mıdır? Gidip onları bulsam bana ne anlatırlar acaba?
Siz bilmiyorsanız eğer paranızı yemeyi, o zaman verin yakın tanıdıklarınıza onlar yesin. Böyle bir seçenekte var yani... Verin oğlunuza, kızınıza, yakın arkadaşlarınıza ya da bakın nasıl yiyorlar çatır çatır sizin o yiyemediğiniz paraları...
Para bu kağıt olanı var, tabi onların değeri daha büyük. Bir de küçük demir paralar var. Küçük paralarda haliyle küçük işlerde yeniyor. Siz helalinden kazandıysanız eğer ki cebinize giren paraları, o zaman işte daha iştahla yiyorsunuz yediğinizi, gönül rahatlığıyla harcıyorsunuz. Bir düşünürde ''Paradan başka harcayacak hiç bir şeyi olmayanlar dünyanın en fakir insanlarıdır.'' demiş. Yeter ki bizler fakirlikten uzak olalım... Netice de bu para denen varlık el kiri değil mi?
Çok varlığın varsa, arkadaşlar birbirine takılır zaman zaman ''Paranı ye paranı.'' Ben de çok sıkılırım bana ya da başka birine böyle bir cümle kuruldu mu... Sana ne, sanaaaaaa neeeeeee! kardeşim, ben ya da bir başkası, parasını yer ya da yemez. Beraber mi kazandınız? Adam belki turşusunu kuracak paranın, dolmasını yapacak belki... Helalse kazandığı kimseleri ilgilendirmez...
Tamam helalinden kazandığınız paraları yiyin, çoluğunuza çocuğunuza gönül rahatlığı ile de yedirin, ama zaman zamanda kötü günler için kıyıya köşeye de bir şeyler koymayı unutmayın. Dünyanın bin bir türlü hali var. Kızılderili dostlarımızda '‘Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.'' diye buyurmuş, ne de iyi etmiş...