BÜYÜK OYUN
Bu oyun neden büyük? Bu oyunu kim hazırlıyor? Bu oyun hangi oyun? Bu yazımızda bu sorulara cevap arayacağız.
Aslında her oyun kendi içinde büyük olma vasfını taşımasa da büyüme hazza ve azmi taşıdığı, büyümek için bir fırsat aradığını bilmek lazım.
O halde bu büyük oyun hangi oyundur? Bu oyun ‘Hakka karşı batılın oyunudur ve şeytanın saltanatını kurmak için tezgahladığı oyunlardan biridir.
Bu tezgahta neler var. Öncelikle hakkın unutturulması batılın yeryüzünü hak suretinde kaplaması var. Bu batının şahsında timsalleşmiş şeytanın saltanatıdır. Adı ister ABD olsun, ister AB olsun, isterse Rusya veya Çin olsun, her biri bu zulmün ve batılın değişik görüntülerinden ibarettir.
Şeytanın saltanatının bir ucundan ABD ve AB diğer ucundan Çin ve Rusya tutmaktadır. Japonya’nın yedek güç gibi durduğu bu ortamda Hindistan’ı da unutmayarak diyeceğiz ki bu büyük oyunun oyuncuları bellidir. Bütün bu ülkeler zulmün büyük kaleleridir ve dünyanın hiçbir yerinde bunların dahli olmadan zulüm yapılamaz.
Myanmar’da, Orta Afrika’da, Suriye’de Mısır’da Müslümanlara katliamlar yapılıyorsa bütün zülüm denizlerinde en büyük dalgayı yapan bu dev ülke ve devletlerdir. Her ne kadar İsrail ve Yahudi lobisi şerrin baş odağı olsa da bu devletler Yahudi muharrik gücüyle hareket etmekte ve Müslümanlara karşı zulümler planlamaktadır.
Şimdi manzaraya bir bakalım. Müslüman halklar Osmanlı şemsiyesi altında şeytanın gazabından korunmakta devam etti yüzyıllardır. Osmanlı yıkılıp tarih sahnesinden çekilince Müslümanlar sahipsiz yetim ve öksüz çocuklara döndüler. Ve birçok coğrafyada zulüm görmeye başladılar.
Çin Türkistan’ı işgal edip Sincan'ı yeniden kazanılan ülke olarak topraklarına kattığından beri oradaki Müslüman Türkler Çin zulmü altında inim inim inlemektedirler. Ve dünya bu zulme kulaklarını tıkamakta, gözlerini kapamakta, adeta dilsiz kesilmektedirler. Aynısı Güney Afrika Müslümanların devlet ve Hıristiyan halk öncülüğünde yapılmakta, daha kötüsü Myanmar’da Budist zalimler oradaki Müslümanlara uygulamakta dünya bunlara adeta alkış tutmaktadır. Geçmişte Bosna’da, Çeçenistan’da aynı zulüm işlenmiş, binlerce cana kıyılmış, kadınlara tecavüz edilmiş, o kadınlar düşmanlarından istenmeyen çocuk elde etmişler, dahası soykırım yapılmıştır.
Aynı zulüm Irak’ta yıllarca Saddam tarafından yapılmıştı, sonra Amerika askerleri ve en son ABD kuklası Maliki yönetimi tarafından sürdürülmektedir. Yine İslam dünyasının birçok yerinde aynı zulümler sürmektedir. Ürdün’de Rabia işaretine ceza veren zihniyet aynı zulmün bir devamıdır.
Bu zulüm aslında çok yönlüdür ve halen birçok coğrafyada sürdürülmektedir. Dünyada bu zulmün çığlığı susturulmak istenmiş ve aslında bu da başarılmıştır. Filistin’de yapıla gelen zulümler arık dünyaca kanıksanmış, birçok bölgede mazlumun sesi kıstırılmıştır. Artık biz bu sesleri duyamıyoruz. Ne Doğu Türkistanlı Müslüman kadınların çığlığı duyuluyor, ne Myanmar’daki Müslüman’ın acı feryatları ne Güney Afrika’daki Müslüman’ın çığlığı duyulacaktır.
Ne Hindistan’daki Müslüman rahattır artık ne Keşmir’de ne Bengaldeş’te. Ne Moro’da güvencedeyiz ne >Filipinlerde. Ne Asya’da, ne Afrika’da, ne Avrupa’da güvencedeyiz. Şeytan her alanda hükmünü yürütüyor. Zulüm bayrağını sallandırıyor. Çocuklar kadınlar, günahsızlar katlediliyor. Dünya suskun, Müslümanlar suskun, Birleşmiş Milletler suskun. Mazlumlar kan ağlıyor, zalimler kol geziyor.
Ahmet Kemal