‘EY İsrail oğulları size ihsan ettiğim nimetimi hatırlayın ve bana verdiğiniz sözde durun ki ben de size verdiğim sözü tutayım. Ve benden sadece benden korkun.’ (Bakara 40)
Önce onlara verdiği nimeti hatırlatıyor. Allah. Bu nimet neydi. Bu nimet onları kölelikten ve Firavun ’un zulmünden kurtarması, Nil’in yarılarak karşıya geçmeleri, aynı düşmanları olan ve onları yollarından çevirmeyerek amacıyla veya öldürmek niyetiyle gelen Firavun ve askerlerinin aynı Nil nehrinde boğulması, çölde gökten helva bıldırcın eti indirilmesi, cahil ve sapık bir kavim iken kendilerine yol gösterici Musa peygamberin ve kutsal kitap Tevrat’ın gönderilmesi, onlara Kudüs ve çevresinin va’d edilmesi, çölde Musa as a isyan ettiklerinde Allah’ın onların başları üstüne dağları kaldırması ve pişman olup tövbe edince bu belayı onlardan gidermesi, sapıttıkları her merhalede onlara peygamberler gönderilecek doğru yola çağırılmaları. Bütün bunlar bu millete verilen nimetlerdir.
Allah’ın İsrail oğullarına verdiği ve onlardan aldığı söz neydi. Sonraki ayet bunu açıklıyor. Allah’ın onlardan İslam’a girmelerini istediğini anlıyoruz.
‘Yanınızda bulunan (Tevrat) ’ı doğrulayıcı olarak indirdiğim Kur’an’a iman edin, onu inkar edenlerin ilki olmayın! Benim ayetlerimi birkaç kuruşa değişmeyin ve benden, ama sadece benden sakının.’
Bu sözün Tevrat ve İncil’de peygamber olarak gönderileceği bildirilen Hz Muhammed Mustafa (SAV) ve Kur’an’dı. Onlardan bu peygambere uymaları ve kitaba inanmaları isteniyor, bu peygamberin ve ona gelen kitabın Tevrat ve İncili tasdik edici olduğuna dair bilgi verilerek işaret ediliyordu. Bu açık bir işaret ve delildi. Ve ona iman edecekleri sözü onlardan alınmıştı.
Onların alimleri bu gerçeği biliyor ama gizliyorlardı. ‘Hakkı batıla karıştırıp da gerçeği bile bile gizlemeyin.’ (Bakara 41)
Ayrıca bu din adamları halka ibadeti emrediyor ama kendileri yapmıyorlardı. Onlara ve onların şahsında tüm din adamları uyarılıyor: ‘Siz insanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitabı da okuyorsunuz. Hala aklınızı başınıza almayacak mısınız? İslam’ın ilk geliş dönemlerinde ehl-i kitap ve münafıklar insanlara namaz ve orucu emrediyor ancak kendileri bu söylediklerini yerine getirmiyor, namaz kılmıyor, oruç tutmuyorlardı. ’
Onlar yapmadıkları şeyleri söylüyor Allah’ın gazabını üstlerine çekiyorlardı. Bu daha birçok aykırı davranışlarından dolayı da lanetlendiler. BU konuyu daha sonraki yazılarımda detaylı bir şekilde açıklayacağız inşaalah.
Aynı din adamları dini dünyalıkları için kullanıyor, ‘ayetleri az bir bahayla satıyorlardı’ bu az baha dünyaya göre çok ama ahirete göre ise az sayılabilirdi.
Din adamları dini hükümleri yöneticiler ve zenginler lehine tevil ederler bunun karşılığı menfaat devşirirlerdi.
Bu dini hükümleri az bir menfaat karşılığı tevil etme, yöneticiler ve zenginlerin arzu ettiği fetvaları verme sapkınlığı din adamlarının en büyük handikabıdır ve toplumları saptıran da işte en önemli etken budur. Allah Yahudilerin şahsında Müslümanları da bundan sakındırıyor. Bu konunun önemine binaen örnekleme yoluyla uyarıyor.
YAHUDİLİK, SİYONİZM VE İSLAM
‘EY İsrail oğulları size ihsan ettiğim nimetimi hatırlayın ve bana verdiğiniz
sözde durun ki ben de size verdiğim sözü tutayım. Ve benden sadece benden
korkun.’ (Bakara 40)
Önce onlara verdiği nimeti hatırlatıyor. Allah. Bu nimet neydi. Bu nimet onları
kölelikten ve Firavun ’un zulmünden kurtarması, Nil’in yarılarak karşıya
geçmeleri, aynı düşmanları olan ve onları yollarından çevirmeyerek amacıyla
veya öldürmek niyetiyle gelen Firavun ve askerlerinin aynı Nil nehrinde
boğulması, çölde gökten helva bıldırcın eti indirilmesi, cahil ve sapık bir
kavim iken kendilerine yol gösterici Musa peygamberin ve kutsal kitap Tevrat’ın
gönderilmesi, onlara Kudüs ve çevresinin va’d edilmesi, çölde Musa as a isyan
ettiklerinde Allah’ın onların başları üstüne dağları kaldırması ve pişman olup
tövbe edince bu belayı onlardan gidermesi, sapıttıkları her merhalede onlara
peygamberler gönderilecek doğru yola çağırılmaları. Bütün bunlar bu millete
verilen nimetlerdir.
Allah’ın İsrail oğullarına verdiği ve onlardan aldığı söz neydi. Sonraki ayet
bunu açıklıyor. Allah’ın onlardan İslam’a girmelerini istediğini
anlıyoruz.
‘Yanınızda bulunan (Tevrat) ’ı doğrulayıcı olarak indirdiğim Kur’an’a iman
edin, onu inkar edenlerin ilki olmayın! Benim ayetlerimi birkaç kuruşa
değişmeyin ve benden, ama sadece benden sakının.’
Bu sözün Tevrat ve İncil’de peygamber olarak gönderileceği bildirilen Hz
Muhammed Mustafa (SAV) ve Kur’an’dı. Onlardan bu peygambere uymaları ve kitaba
inanmaları isteniyor, bu peygamberin ve ona gelen kitabın Tevrat ve İncili
tasdik edici olduğuna dair bilgi verilerek işaret ediliyordu. Bu açık bir
işaret ve delildi. Ve ona iman edecekleri sözü onlardan alınmıştı.
Onların alimleri bu gerçeği biliyor ama gizliyorlardı. ‘Hakkı batıla karıştırıp
da gerçeği bile bile gizlemeyin.’ (Bakara 41)
Ayrıca bu din adamları halka ibadeti emrediyor ama kendileri yapmıyorlardı.
Onlara ve onların şahsında tüm din adamları uyarılıyor: ‘Siz insanlara iyiliği
emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitabı da okuyorsunuz. Hala
aklınızı başınıza almayacak mısınız? İslam’ın ilk geliş dönemlerinde ehl-i
kitap ve münafıklar insanlara namaz ve orucu emrediyor ancak kendileri bu
söylediklerini yerine getirmiyor, namaz kılmıyor, oruç tutmuyorlardı.
’
Onlar yapmadıkları şeyleri söylüyor Allah’ın gazabını üstlerine çekiyorlardı.
Bu daha birçok aykırı davranışlarından dolayı da lanetlendiler. BU konuyu daha
sonraki yazılarımda detaylı bir şekilde açıklayacağız inşaalah.
Aynı din adamları dini dünyalıkları için kullanıyor, ‘ayetleri az bir bahayla
satıyorlardı’ bu az baha dünyaya göre çok ama ahirete göre ise az
sayılabilirdi.
Din adamları dini hükümleri yöneticiler ve zenginler lehine tevil ederler bunun
karşılığı menfaat devşirirlerdi.
Bu dini hükümleri az bir menfaat karşılığı tevil etme, yöneticiler ve
zenginlerin arzu ettiği fetvaları verme sapkınlığı din adamlarının en büyük
handikabıdır ve toplumları saptıran da işte en önemli etken budur. Allah
Yahudilerin şahsında Müslümanları da bundan sakındırıyor. Bu konunun önemine
binaen örnekleme yoluyla uyarıyor.
(Devam edecek)
Ahmet Kemal