Baba deyince
O an
kalbimdeki sızın
Derin
vuruyor yüreğime
Sanırsın
bütün martılar ağlıyor
Uğulduyor
kulaklarım…
Duyguları
hizaya getirilmiş
Dar bir
aralıktan sızıyoruz yokluğuna
Varlıkta ve yoklukta
özlemine sarıldığımız bu dünya
Sensiz zehir
zemberek
Yok/sun diye
Başım önümde
Öylece
susuyorum baba…
Özlemin
düşüyor baba
Dalgaların
aşındırdığı sahile
Yol boyu
bakakaldığımız sokak başlarına
Ve en
önemlisi derinlerde bir yerde
Kalbimin kapakçıklarına
Yakalarım
sanıyorum her defasında umudu
Umut
elimizden çalınırken baba.
Ellerimle
uzanıyorum mülteci kuşlara
El
sallıyorum uzaklardan
Uçup sana
getirsinler diye
Ellerim baba
Senin
tuttuğun gibi
Uzanamıyor
hiçbir yere
Sahi tutup
götürmüş müydün beni gidilmeyen yerlere…
Çocuklar
geçiyor sokak sokak
O an ellerim
üşüyor
Senin
avuçlarında ısıttığın! ellerim
Dudağımın
bir kenarını ısırıp kanatıyorum
Kelimeler
öldürüyorum yokluğuna
Özlemin baba
Beni
kahrediyor…
Seneleri
aşırdıkça baba
Her sene biraz
daha büyüyorsun kahve gözlerimde
Zamanı
parmaklarıma dolayıp
Bir özlem
çekerek ciğerlerime
Orada
demlerim bakışlarını
Bazı ağlayıp
Bazı gülerek
Bizim de
büyüyüp baba olmuşluğumuza aldırma…
Ve sonra
baba
Her
defasında hasretinin prangalarında
Keder öğüttük
senelere
Unutma
Ayakları
üzerinde dimdik
Dualarla
anıyorum yokluğunu
Ağlama baba!
Ben ağlarım
ağlayamadıklarına
Sen
suskunluğa bürüdüğün dudakların gibi
Gözlerini de
kapayıp mühürledin nasılsa...
Birde ya
annen dediğini duyuyorum,
O da düşecek kaleme
merak etme
Ama daha
sonra.
Âdem
Efiloğlu