DEĞİŞİM VE DEVLET
Bu devlet 80 küsur yıl hiç değişmedi. Değiştirilmedi, değişime direndi. Değişmekten korktu. Bazıları değişimin onları tehdit ettiğini düşündü. Değişimi engellemek için olanca güçleriyle savaştılar.
Onlar kimdi. Kendini devletin sahibi sanan üç buçuk azınlık. Evet, gerçekten devleti ellerine geçirmiş, ona zorla ve zorbalıkla sahip çıkmışlardı. Onu gasp etmişlerdi. Sahibinden zorla almışlar hiç bırakmamak için tüm entrikaları denemişler, her türlü hileye başvurmuşlardı.
İşte onlardı tüm bu değişimin önünde set kuranlar. Bunlar aslında kimlerdi. Milletin öz köküyle alakasız bu üç buçuk azınlık nereden gelmişti. Nasıl ele geçirmişlerdi devleti. Bu yazıda ona ışık tutacağız.
Orta Asya’dan kalkıp Anadolu coğrafyasına yerleşen kayı boyu küçük bir beylikten koca devlete ulaşmıştı. Her şey Kitabulllah’a saygı sayesinde oluştu. Küçük bir fidan koca bir çınara dönüştü.
İslam’a bayraktarlık yaptı altı asır. Ne zaman ki kendini beğendi, gurura kapıldı her şey tersine döndü.Kelamullah yerini günübirlik menfaatlere bıraktı. Küçük hesaplar büyük davanın yerini aldı.
Allah kudret elini Osmanlı'dan çekti. Çınarın can suyu çekildi. Çınar kurumaya yüz tuttu. Güçlüydü çınar ama kurt girmişti bir kere. İşte o kurt İslam’ın azılı düşmanı Yahudi’ydi. İspanya’da yaptıkları fesat sebebiyle kovulan lanetli ırka mağdurların sığınağı Osmanlı kucak açtı.
Açtı ama ne oldu? Lanetli kavim girdiği bütün bünyeleri zehirleme alışkanlık ve huyundan vazgeçmedi. Zehrini sinsi sinsi akıttı. Önce kılık değiştirdi. Müslüman göründü ama Yahudi kaldı. Birbirini destekledi. Devletin en yüksek makamlarını ele geçirdi. Yalnızca devleti değil, ekonomiyi de ele geçirdi, askeriyeyi de en tepesine kadar işgal etti. İsimleri Müslüman ismiydi, ama kendileri gizli dinliydi. Her türlü entrikayı denedi.
Bunlar Sabataist’ti. Her türlü şer güçlerle işbirliği yaptılar. Ülkenin her tarafını masonik teşkilatlar, Rotary ve Lions kulüplerle çepeçevre kuşatmışlardı. Gerek ıslahat fermanları, gerekse, her türlü düzenlemelerle ipleri tamamen ellerine geçirdiler. Mutlaki idareden meşrutiyete ve oradan cumhuriyet kadar her yönetimde hâkimiyeti ellerinde tuttular. Gerek seçim, gerekse dikta olan tüm yönetim biçimlerini kendi planları için kullandılar. İttihat Terakki başta olmak üzere, sonradan Cumhuriyet Halk Fırkasına dönüşecek Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri'ni kullandılar. Matbuata her zaman hâkim oldular. Ve onu kötü emelleri ne alet ettiler.
Çok partili seçimi gücü ellerinde tutmak bahasına denediler. Başaramayacaklarını anlayınca vazgeçtiler. Mani olamayınca da askeri ihtilallerle önünü almaya çabaladılar. Önce Menderes kurban edildi, sonra Özal. Şimdi Erdoğan için kuruyorlar hain tuzaklarını.
Dış güçler ve iç mihraklar derin güçlerini kullanarak her defasında yeni bir denemeye koyuluyorlar. Yedi başlı canavar gibi her baş kesildikçe öbür başla saldırıyor, yedi, başlı ejderha kudurdukça kuduruyor. Sinsi elemanları ve avenesiyle saldırıyorlar. Bin bir suratla ortaya çıkıyor, kâh adalet, kâh vatanseverlik maskesi takınıyor, bazen de 31 Mart vakasında olduğu gibi Sabataist ağızla din elden gidiyor narasını basıyor, dindar kesiliyor, din adına ortaya çıkıp dinsizliğin planlarının icrası için çalışıyorlar.
İşte kısaca değişimin en büyük engelinin kimler olduğunu anlatmaya çalıştık. Daha sonra bu kabil yazılara devam edeceğiz inşallah.