Yazılar Arap Baharı Tersine mi Dönecek?
ARAP BAHARI TERSİNE Mİ DÖNECEK
Arap baharı, Arap baharı diyorduk ne oldu? İşte kimimizin altında Amerikan parmağı aradığı Arap Baharı tersine çevriliyor. Diktatörleri kolayca deviren Arap Milleti demokrasiyi korumada aynı beceriyi gösterebilecek mi acaba?
Mısır yıllar yılı eli kanlı diktatörlerle yönetildi. Nasır, Enver Sedat, ve Mübarek. Hepsi de sözde seçimle işbaşına geliyor ama hiçbir zaman gitmiyorlardı. Halk fakir, ülke ekonomisi dibe vurmuş, üç kuruşa muhtaç hale getirilmiş, yönetici eliti zengin, sefih ve zalim.
Ülkede en ufak bir kalkışma ihtimali bile kanlı bir şekilde bastırılıyor. Müslüman kardeşler teşkilatı sıkı takibat altında. Hiçbir eyleme göz yumulmuyor. Hak arama yolları tümden kapalı. Düşünce özgürlüğü hak getire.
İsrail’le dost, Amerika’yla dost. Batıyla, Doğuyla dost ama kendi halkına her zaman düşman. Dahası halkın dinine, inancına düşman. İslam dışı bütün inanışlar serbest. Ahlaksızlık, içki fuhuş ve çıplaklık serbest ve alabildiğine teşvik edilmekte.
Milli gurur ayaklar altında. Hatırlayın 67 savaşında Mısır uçakları havaalanından kalkmadan İsrail tarafından imha ediliyordu. Askeri harcamalar alabildiğine teşvik edilmekte. ABD yardımıyla alınan silahların ve askeri malzemelerin tamir bakım ve yedek parça parası ülkenin bütün varlığını iç ediyor. ABD yardımı aslında bir sömürme aracı. Ortada yardım falan yok. Verilen 1,5 milyon dolarla askeri malzeme alınıyor en pahalısından. Sonra onun tamir, bakım, yedek parça ve kullanım hizmetleri adı altında ülkenin tüm kaynakları sömürülüyor.
Bu sömürü düzeni bütün geri kalmış ülkelerde aynı şekilde işliyor.
Bazen ikinci fil mesabesinde olan Rusya devreye giriyor. Bir yandan da o sömürüyor, halkın tüm varlığı iliğine kadar süpürülüyor.
Bu da yeterli olmazsa bu ülkeler birbiriyle savaştırılıyor. Savaşlarda harcanan silahların yerine yenileri satılıyor, hem de en pahalısından. O da yetmezse ambargolar konuyor, ambargoyu delen Yahudi şirketleri silahları bu kez fahiş fiyatla ambargo konan ülkeye satıyorlar. Karlı çıkan taraf hep emperyalist ABD, Avrupa, Rusya Ve Çin oluyor. Bu korkunç çark sürekli işliyor.
Bu korkunç çark, bu korkunç zulüm ve sömürü düzeni habire çarklarını ağırlaştırıyor, Müslümanları inim inim inletiyor. Onları bir yandan dinden uzaklaştırırken, bir yandan da köleleştiriyor, hatta bütün bunlar yetmezmiş gibi beyin yıkamaya tabi tutuyor, Cengiz Dağcı'nın deyimiyle 'mankurtlaştırıyor'. İşte büyük bir Mankurt Abdül-Fettah Sisi. İşte Esad, işte Kral Abdullah ve diğerleri.
Artık bütün diktatörler ve darbeciler emperyalizmin mankurtudur, sadık bir köpeğidir, robotlaşmış pis bir tetikçidir, basit bir emir eridir, kayıtsız şartsız emirlere itaat eden aşağılık uşaktır, vicdanını satmış bir alçaktır, şerefsiz adi bir mahlûktur, kanlı katil, zalim ve acımasız bir kitle kıyımcısı, insanlık dışı bir varlıktır.
Binlerce, on binlerce, yüzbinlerce hatta milyonlarca insanı bir anda öldüren, namaz kılan insanlara ateş eden, camiye giren insanlara baltayla saldıran baltacı Mankurtlar, halkını katleden Esad ve avanesi, Sünni Araplara kan kusturan Maliki zorbası, geçmişte Halepçe katliamı ve benzeri katliamlara imza atan, ABD karşısındaki yenilgiyle sonuçlanan savaşa 'Ümmü Zafer: Zaferlerin anası' adı takarak Müslümanları kafir karşısında zelil hale düşüren Saddam, İran’da beyaz devrim adını vererek halkı İslam’dan uzaklaştırmak adına Türk devrimlerini örnek alan Şah Rıza Pehlevi, Çeçenistanın başındaki sefih, hepsi hepsi bu tip Mankurtlardandır ve İslam Ülkelerinin Türkiye hariç hepsi bu tip aşağılık insanlar, zalim diktatörler tarafından yönetilmektedir.
Evet, işte bu zavallılar İslam dünyasını içten içe kemirmekte yiyip bitirmektedir.
Dahası bunlar ülkede o kadar çoğalmışlardır ki ordular bunların ellerindedir, bürokrasi bunların ellerindedir, eğitim ordusu bunların ellerindedir. Aydın, yarı aydın kitle bunların ellerindedir, üniversite bunların ellerindedir, bozulmuş kitleler bunların ellerindedir.
Bu kitleler bir düğmeye basmakla harekete geçirilir: Gezi ve son Tahrir olaylarında olduğu gibi. Basın bunların ellerindedir, seçilmiş liderlere diktatör damgası yapıştırılır. Adnan Menderes, Turgut Özal, Tayyip Erdoğan, Musaddık, Ömer Beşir ve Mursi gibi. Şimdi Tunus’ta yapılmak istenen budur. Diğer İslam ülkelerinde Arap baharından sonra denenmek istenecek olan budur.
Tayyip Erdoğan kendisi için hazırlanması muhtemel senaryo için direnmekte, önlem almaktadır.
Tayyip Erdoğan biliyor ki düşman büyüktür organizedir, planlıdır, derin bir geçmişe sahiptir, kurumsallaşmıştır, devletler çapında teşkilatlanmıştır, derin devletlerini kurmuştur, Birleşmiş Milletlerini, NATO’sunu kurmuşlardır. Unesco, Şanghay beşlisi onlardandır.
Siyonizm onlarla işbirliği halindedir. Soros onların adamıdır, uluslararası sermaye onların emrindedir. Hollywood onlarındır, Google onlarındır, facebook onlarındır, tweet onlarındır.
Onun içindir ki '‘Tayyip Erdoğan yeni bir Birleşmiş Milletler kurulur Türkiye orada yerini alır'.’ demektedir ki; yapılması gereken belki de budur.
Erbakan’ın yıllar önce dile getirdiği İslam Askeri birliği, İslam Para birliği, İslam Dünya Bankası, İslam UNESCO’su şimdi gündeme gelmeli, İslam Birliği gereklidir. Ancak tüm bu hedeflerin başarılabilmesi için İslam ülkelerinde tam bağımsız yönetimlerin kurulması, demokrasilerin gelişmesi şarttır.
Bu ayrı bir konudur ve üzerinde ayrıca durulması düşünülmesi araştırma ve derin incelemelerin yapılması şarttır.
ARAP BAHARI TERSİNE DÖNDÜ
Arap baharı Arap baharı diyorduk ne oldu? İşte kimimizin altında Amerikan
parmağı aradığı Arap Baharı tersine çevriliyor. Diktatörleri kolayca deviren
Arap Milleti demokrasiyi korumada aynı beceriyi gösterebilecek mi acaba?
Mısır yıllar yılı eli kanlı diktatörlerle yönetildi. Nasır, Enver Sedat, ve Mübarek.
Hepsi de sözde seçimle işbaşına geliyor ama hiçbir zaman gitmiyorlardı. Halk
fakir, ülke ekonomisi dibe vurmuş, üç kuruşa muhtaç hale getirilmiş, yönetici
eliti zengin, sefih ve zalim. Ülkede en ufak bir kalkışma ihtimali bile kanlı
bir şekilde bastırılıyor. Müslüman kardeşler teşkilatı sıkı takibat altında.
Hiçbir eyleme göz yumulmuyor. Hak arama yolları tümden kapalı. Düşünce
özgürlüğü hak getire.
İsrail’le dost Amerika’yla dost. Batıyla, Doğuyla dost ama kendi halkına her
zaman düşman. Dahası halkın dinine, inancına düşman. İslam dışı bütün inanışlar
serbest. Ahlaksızlık, içki fuhuş ve çıplaklık serbest ve alabildiğine teşvik
edilmekte.
Milli gurur ayaklar altında. Hatırlayın 67 savaşında Mısır uçakları
havaalanından kalkmadan İsrail tarafından imha ediliyordu. Askeri harcamalar
alabildiğine teşvik edilmekte. ABD yardımıyla alınan silahların ve askeri
malzemelerin tamir bakım ve yedek parça parası ülkenin bütün varlığını iç
ediyor. ABD yardımı aslında bir sömürme aracı. Ortada yardım falan yok. Verilen
1,5 milyon dolarla askeri malzeme alınıyor en pahalısında. Sonra onun tamir
bakım yedek parça ve kullanım hizmetleri adı altında ülkenin tüm kaynakları
sömürülüyor. Bu sömürü düzeni bütün geri kalmış ülkelerde aynı şekilde işliyor.
Bazen ikinci fil mesabesinde olan Rusya devreye giriyor. Bir yandan da o
sömürüyor, halkın tüm varlığı iliğine kadar süpürülüyor. Bu da yeterli olmazsa
bu ülkeler birbiriyle savaştırılıyor. Savaşlarda harcanan silahların yerine
yenileri satılıyor hem de en pahalısından. O da yetmezse ambargolar konuyor,
ambargoyu delen Yahudi şirketleri silahları bu kez fahiş fiyatla ambargo konan
ülkeye satıyorlar. Karlı çıkan taraf hep emperyalist ABD, Avrupa, Rusya Ve Çin
oluyor. Bu korkunç çark sürekli işliyor.
Bu korkunç çark, bu korkunç zulüm ve sömürü düzeni habire çarklarını
ağırlaştırıyor, Müslümanları inim inim inletiyor. Onları bir yandan dinden
uzaklaştırırken bir yandan da köleleştiriyor, hatta bütün bunlar yetmezmiş gibi
beyin yıkamaya tabi tutuyor, Cengiz Dağcı'nın deyimiyle mankurtlaştırıyor. İşte
büyük bir Man kurt Abdül Fettah Sisi. İşte Esad, işte Kral Abdullah ve
diğerleri.
Artık bütün diktatörler ve darbeciler emperyalizmin mankurtudur, emperyalizmin
sadık bir köpeğidir, robotlaşmış pis bir tetikçidir, basit bir emir eridir,
kayıtsız şartsız emirlere itaat eden aşağılık uşaktır, vicdanını satmış bir
alçaktır, şerefsiz adi bir mahlûktur, kanlı katil, zalim ve acımasız bir kitle
kıyımcısı, insanlık dışı bir varlıktır.
Binlerce, on binlerce, yüzbinlerce hatta milyonlarca insanı bir anda öldüren,
namaz kılan insanlara ateş eden, camiye giren insanlara baltayla saldıran
baltacı Man kurtlar, halkını katleden Esad ve avanesi, Sünni Araplara kan
kusturan Maliki zorbası, geçmişte Halepçe katliamı ve benzeri katliamlara imza
atan, ABD karşısındaki yenilgiyle sonuçlanan savaşa Ümmü Zafer: Zaferlerin
anası adı takarak Müslümanları kafir karşısında zelil hale düşüren Saddam,
İran’da beyaz devrim adını vererek halkı İslam’dan uzaklaştırmak adına Türk
devrimlerini örnek alan Şah Rıza Pehlevi, Çeçenistanın başındaki sefih hepsi
hepsi bu tip Mankurtlardandır ve İslam Ülkelerinin Türkiye hariç hepsi bu tip
aşağılık insanlar, zalim diktatörler tarafından yönetilmektedir.
Evet, işte bu zavallılar İslam dünyasını içten içe kemirmekte yiyip bitirmektedir.
Dahası bunlar ülkede o kadar çoğalmışlardır ki ordular bunların ellerindedir,
bürokrasi bunların ellerindedir, eğitim ordusu bunların ellerindedir. Aydın,
yarı aydın kitle bunların ellerindedir, üniversite bunların ellerindedir,
bozulmuş kitleler bunların ellerindedir. Bu kitleler bir düğmeye basmakla
harekete geçirilir Gezi ve son Tahrir olaylarında olduğu gibi. Basın bunların
ellerindedir, seçilmiş liderlere diktatör damgası yapıştırılarak bu kitleler
harekete geçirilir. Adnan Menderes, Turgut Özal, Tayyip Erdoğan, Musaddık, Ömer
Beşir ve Mursi gibi. Şimdi Tunus’ta yapılmak istenen budur. Diğer İslam
ülkelerinde Arap baharından sonra denenmek istenecek olan budur. Tayyip Erdoğan
kendisi için hazırlanması muhtemel senaryo için direnmekte, önlem almaktadır.
Tayyip Erdoğan biliyor ki düşman büyüktür organizedir, planlıdır, derin bir
geçmişe sahiptir, kurumsallaşmıştır, devletler çapında teşkilatlanmıştır, derin
devletlerini kurmuştur, Birleşmiş Milletlerini, NATO’sunu kurmuşlardır. Unesco,
Şanghay beşlisi onlardandır. Siyonizm onlarla işbirliği halindedir. Soros
onların adamıdır, uluslararası sermaye onların emrindedir. Hollywood
onlarındır, Google onlarındır, facebook onlarındır, tweet onlarındır.
Onun içindir ki ‘Tayyip Erdoğan yeni bir Birleşmiş Milletler kurulur Türkiye
orada yerini alır.’ demektedir ki yapılması gereken belki de budur. Erbakan’ın
yıllar önce dile getirdiği İslam Askeri birliği, İslam Para birliği, İslam
dünya bankası, İslam UNESCO’su şimdi gündeme gelmeli, İslam Birliği gereklidir.
Ancak tüm bu hedeflerin başarılabilmesi için İslam ülkelerinde tam bağımsız
yönetimlerin kurulması, demokrasilerin gelişmesi şarttır.
Bu ayrı bir konudur ve üzerinde ayrıca durulması düşünülmesi araştırma ve derin
incelemelerin yapılması şarttır.
Ahmet KEMAL
Ahmet Kemal