MÜSLÜMANLARIN MADDEYLE İMTİHANI
Müslümanların maddeyle imtihanı imtihanların en zoru. Fakirlikle imtihan olmak belki de daha kolay. Geçmiş yıllarda ülkemizin ekonomik durumu ile paralel olarak orta sınıf olan dindar kesim de ekonomik olarak vasat ve vasatın altındaydı. O zamanlar bir lokma bir hırka değilse de ona yakın bir maddi yaşam hüküm sürmekteydik.
Evlerimizde mobilya derdi yoktu. Divanlar üstüne yerleştirilmiş pamuk yataklar aynı zamanda üzerlerine gündüz oturmaları yapılan tek eşyamızdı. Gardrop yerine duvarda asılmış askılar kifayet ederdi. Ne buzdolabı, ne çamaşır makinesi, ne bulaşık makinesinden eser vardı. Yemekler tüketilecek kadar yapılırdı. Tıka basa yenmez hastalıklara fırsat verilmezdi.
Çamaşır leğende yıkanır, bulaşık elde. Yıkanmak için güğümle sular ısıtılır, arap sabunuyla yıkanılırdı.
Evet, şimdi bunların hiç biri yok. Ama mutlu muyuz? O zamanki dostluklar var mı? O muhabbetler, o sohbetler nerede?
İşte şimdi aldığı beyaz eşya ve mobilyanın kölesi insanlar topluluğu haline geldik. Ömrü en çok 10 seneyi bulan bu eşyaların bakımı tamiri oldukça güç. Bir de araba sevdamız oluştu bu arda. Onun tamiri, benzini, vergisi, muayenesi trafik cezası derken biraz modeli düştü yenisi, onun borcu. İşte bir kısır döngü. Bu ortamda nerede kaldı Müslümanın derdiyle dertlenmek. Nerede fakiri gözetme duygusu.
İşte dün bankaların kapısından geçmeye korkan Müslüman tipi bu gün kredi almak için yarışmakta, bir de buna fetva aramaktadır. Çünkü Müslümanın Müslümana itibarı sarsılmış, biri parasını bankaya yatırıp faiz alırken öbürü yüksek faizle aynı bankadan borç alıp yeni bir araba alıyor, yeni bir ev alıyor, kimi çocuğunu okutuyor faizli parayla, kimi mobilya alıyor, kimi beyaz eşya.
İşte boyumuza kadar faiz batağına saplandık. Birbirimize itimadımız kalmadı. Sohbet ve muhabbetler hep madde üzerine, hep dünya üstüne. Boşanmalar arttı. Çocuklar asileşti. Günlerimiz AVM ’lerde ne alacağım, ne yiyeceğim, nasıl eğleneceğimle geçiyor.
Dahası mukaddesatçı bir partinin iktidara gelmesi de hepsine tuz biber oldu ve biz biraz da daha fazla nasıl para kazanırım, daha fazla nasıl kar ederim, daha fazla nasıl rahat bir hayat sürerimin peşindeyiz artık. Bu konfor ve rahat merakının, bu zenginleşme, sınıf atlama merakının izlerini her alanda görmekte, bu yolda köylülerin kentlilerle yarıştığını müşahade etmekteyiz.
Dahası da var. Şimdilerde modern hayatın tüm gereklerini yerine getirmek için yarışan Müslüman bir toplumuz artık. Doğum günleri kutlamak neredeyse dini bir zaruret sayılacak. Beş çayları olağan adetler arsına girmiş, modern giyinmek ve modern yaşamak Müslümanca yaşama biçimi sayılır hale gelmiştir. Marka giyinmeyi, aerobik salonlarına gitmeyi marifet sayar hale gelmişiz.
İşte modern yaşama biçimi bizi nerelere götürdü ve daha nerelere götürecektir. Yahudileri dinlerinin safiyetinden uzaklaştıran, Hristiyanlığı putperestleştiren anlayış bu çeşit dünyevileşmenin sonucudur.
Bu dünyevileşme ki önce mubahları müstehaplara tercih ettirmiş, sonra mekruhları yaygınlaştırmış ve sonra da haramlar dairesine süratle girilmiştir. Geçmiş ümmetlerde böyle olmuş, bu ümmeti de bekleyen akıbet budur. Elverir ki bir uyarıcı gelsin ve bizi bu yoldan çevirsin. Belki de muhtemel felaketler ümmetlerin uyarıcısı olmakta’ bir musibet bin nasihatten evladır’ kavlince musibet gelmeden nasihate kulak verilmemekte...
Umarız çok geç olmadan uyanış başlar, Müslümanlar felaketlere duçar olmadan bu gidişten vazgeçerler. Umarız çok geç olmaz.
Ahmet KemalYazılar Müslümanların Maddeyle İmtihanı
MÜSLÜMANLARIN MADDEYLE İMTİHANI
Müslümanların maddeyle imtihanı imtihanların en zoru. Fakirlikle imtihan olmak
belki de daha kolay. Geçmiş yıllarda ülkemizin ekonomik durumu ile paralel
olarak orta sınıf olan dindar kesim de ekonomik olarak vasat ve vasatın
altındaydı. O zamanlar e bir lokma bir hırka değilse de ona yakın bir maddi
yaşam hüküm sürmekteydik.
Evlerimizde mobilya derdi yoktu. Divanlar üstüne yerleştirilmiş pamuk yataklar
aynı zamanda üzerlerine gündüz oturmaları yapılan tek eşyamızdı. Gardırop
yerine duvarda asılmış askılar kifayet ederdi. Ne buzdolabı ne çamaşır makinesi
ne bulaşık makinesinden eser vardı. Yemekler tüketilecek kadar yapılırdı. Tıka
basa yenmez hastalıklara fırsat verilmezdi.
Çamaşır leğende yıkanır bulaşık elde. Yıkanmak için güğümle sular ısıtılır Arap
sabunuyla yıkanılırdı.
Evet, şimdi bunların hiç biri yok. Ama mutlu muyuz? O zamanki dostluklar var
mı? O muhabbetler, o sohbetler nerede?
İşte şimdi aldığı beyaz eşya ve mobilyanın kölesi insanlar topluluğu haline
geldik. Ömrü en çok 10 seneyi bulan bu eşyaların bakımı tamiri oldukça güç. Bir
de araba sevdamız oluştu bu arda. Onun tamiri benzini vergisi muayenesi trafik
cezası derken biraz modeli düştü yenisi onun borcu. İşte bir kısır döngü. Bu
ortamda nerede kaldı Müslümanın derdiyle dertlenmek. Nerede fakiri gözetme
duygusu.
İşte dün bankaların kapısından geçmeye korkan Müslüman tipi bu gün kredi almak
için yarışmakta, bir de buna fetva aramaktadır. Çünkü Müslümanın Müslümana itibarı
sarsılmış, biri parasını bankaya yatırıp faiz alırken öbürü yüksek faizle aynı
bankadan borç alıp yeni bir araba alıyor yeni bir ev alıyor kimi çocuğunu
okutuyor faizli parayla kimi mobilya alıyor, kimi beyaz eşya.
İşte boyumuza kadar faiz batağına saplandık. Birbirimize itimadımız kalmadı.
Sohbet ve muhabbetler hep madde üzerine hep dünya üstüne. Boşanmalar arttı.
Çocuklar asileşti. Günlerimiz AVM ’lerde ne alacağım, ne yiyeceğim nasıl
eğleneceğimle geçiyor.
Dahası mukaddesatçı bir partinin iktidara gelmesi de hepsine tuz biber oldu ve
biz biraz da daha fazla nasıl para kazanırım, daha fazla nasıl kar ederim, daha
fazla nasıl rahat bir hayat sürerimin peşindeyiz artık. Bu konfor ve rahat
merakının, bu zenginleşme, sınıf atlama merakının izlerini her alanda görmekte,
bu yolda köylülerin kentlilerle yarıştığını görmekteyiz.
Dahası da var. Şimdilerde modern hayatın tüm gereklerini yerine getirmek için
yarışan Müslüman bir toplumuz artık. Doğum günleri kutlamak neredeyse dini bir
zaruret sayılacak. Beş çayları olağan adetler arsına girmiş, modern giyinmek ve
modern yaşamak Müslümanca yaşama biçimi sayılır hale gelmiştir. Marka giyinmeyi
aerobik salonlarına gitmeyi marifet sayar hale gelmişiz.
İşte modern yaşama biçimi bizi nerelere götürdü ve daha nerelere götürecektir.
Yahudileri dinlerinin safiyetinden uzaklaştıran Hristiyanlığı putperestleştiren
anlayış bu çeşit dünyevileşmenin sonucudur.
Bu dünyevileşme ki önce mubahları müstehaplara tercih ettirmiş sonra mekruhları
yaygınlaştırmış ve sonra da haramlar dairesine süratle girilmiştir. Geçmiş
ümmetlerde böyle olmuş bu ümmeti de bekleyen akıbet budur. Elverir ki bir
uyarıcı gelsin ve bizi bu yoldan çevirsin. Belki de muhtemel felaketler
ümmetlerin uyarıcısı olmakta’ bir musibet bin nasihatten evladır’ kavlince
musibet gelmeden nasihate kulak vermek gerekecektir.
Umarız çok geç olmadan uyanış başlar Müslümanlar felaketlere duçar olmadan bu
gidişten vazgeçerler. Umarız çok geç olmaz.
Ahmet Kemal