Bir edebiyat sitesine ilk şiirimi astığım 18 Ocak 2009 tarihidir. O zamana kadar yazdığım şiir sayısı yirmi ya da bilemedin yirmi beş kadardır... Hani der ya merhum Aziz Nesin ''Türkiye de her üç kişiden dördü şairdir diye.'' kısmen de doğrudur. Rahmetli Bedri Rahmi'de ''Şairim, Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası, Ayak seslerinden tanırım. Ne zaman bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım.'' demiş... Aslında bu cümle benim gönlümde birinci cümleden daha fazla yer edinir...
Günümüz yazarlarının yüz tanesinin en az doksan doksan beşi, araştırın bakın ilk defa şiirle başlamışlardır yazın serüvenine... Biz de o tanınmış edebiyat sitesine ilk şiirimizi asınca, koltuklarımız biraz kabarır gibi olmuştu. O içimizdeki geveze ses durmadan söyleniyordu. ''Tabi oğlum ilk şiiri ile bu kadar popüler olan var mı, breh breh ne yazarım ama, daha da güzellerini şıppadanak yazacağım, hem de görsünler ben nasıl bir şairim, kitap teklifleri de gelir yakında aslansın sen Ahmet aslansın, aslanım yani ben.'' Böyle düşünceler varken kafamda, site yöneticisinden kısa bir mesaj ''Daha düzenli, düzeyli ve itinalı emek ürünü şiirlerinizi de bekleriz Ahmet bey.''
Bizler Bahçelievler Deneme Lisesinde çok iyi bir eğitim almamıza rağmen benim gibi tembel, ilgisiz öğrencilerde sınıflardan eksik olmazdı... Üç senelik ortaokulda sene içinde ki Türkçe Derslerinden hiç bir zaman geçer not alamamış bir öğrenciydim, hep ikmal imtihanlarında geçerdim. Çok çok iyi bir Türkçe Öğretmenimiz vardı Ganime Hanım... Beni de çok sevdiğine eminim. Üç sene boyunca hep soy adım ile hitap etmiştir bana, diğer arkadaşlara da genelde hep soy adlarını söylerdi...
Sonra kör topal lise hayatımız başladı... Ergenliğe girmişiz, çok şey bildiğimizi, dünyayı bizim kurtaracağımızı zannettiğimiz zamanlar... Lise de iki dersten güm! Biri Fizik, biri de edebiyat... Gurur kaynağımdır hiç bir zaman kopyaya tenezzül etmedim, sıfırı biri, aldım popomun üstüne oturdum...
Yazı dedik, şiir dedik, baktık sadece şiir ile olmayacak, olmuyor, ufaktan ufaktan öykü ve denemelerde yazmaya başladık... Hemen hemen bilinen bütün edebiyat sitelerinde hasbelkader bilgimiz doğrultusunda gülmece öyküleri, denemeler, makaleler, eleştiri yazıları yazıyoruz. Kimileri okuyor, kimileri okumuyor. Okuyanlarda okumayanlarda sağ olsunlar... On on beş kadar şiirimiz site antolojilerine girdi... Sağ olsun arkadaşlar arada sırada yazılarımızı da şiirlerimizi de güne getiriyorlar... Bir kırgınlığım hiç bir zaman olmamıştır sitemlerim yoktur ''Neden benim yazım ya da şiirim güne gelmedi diye.'' Bu konuda haddimi bilirim...
Bayan olsun, erkek olsun bir çok edebiyat dünyasından arkadaşım, dostum oldu. Çeşitli şehirlerde etkinliklere de katıldım, dostlar edindim oralarda, hala görüşürüz bir kaçı ile... Yaş kemale erdi sayılır. Bundan sonra kitap sahibi oluruz ya da olmayız, zamana bıraktık. İlk zamanlar bir çok ağabeyimizden şiir adına hele de hece vezni adına bir çok yardımlar aldım destek gördüm, onların yardımlarını, desteklerini unutamam asla, var olsunlar...
Özellikle şiir konusunda da, düz yazı konusunda da çok ve sık yazma taraftarı değilim. Bakıyorum eser ekleme sınırı olmayan bazı sitelerde onlarca yazı, şiir ekliyorlar bir saatte... Konuyu olgunlaştırıp öyle yazmalı tabi okumayı da düzenli olarak devam ettirmek şart. İkisi her zaman bir arada yürümeli, yürütülmelidir... Yazmak, yaşama güzel bir anlam katıyor. Hani demişler ya ''Söz uçar yazı kalır.'' Biz de geleceğe bir şeyler bırakmak istiyoruz. Yazmak vaz geçilmez bir serüven. Bu serüven süresince tanıdığımız tüm dostlara selam olsun. Edebiyat edepli bir şekilde yapıldığı zaman daha da güzel olacaktır eminim ki...