Yazıları Hayatın Amacı
HAYATIN AMACI
Yaşanılası hayat nasıl olmalı? Daha iyi nasıl yaşarız? Değil, daha iyi nasıl yaşamalı? Sorularına cevap aramalı değil miyiz aslında biz? Hayatı daha anlamlı kılmak değil mi tüm çabamız? Çağın en büyük yanılgısı bu değil mi?
Hep yanlış yerlerde aranan bu anlam, aramayı da anlamsızlaştırmıyor mu? Hani Hoca karanlıkta yitirdiğini aydınlıkta arar ya, işte tam da bu örnek bizi ve çağı en iyi şekilde anlatıyor aslında. Yıllardır bu yanılgıyı yaşadık, durduk biz. Oysa kutsal kitabımız Kur’an- ı Kerim bizi bu konuda yalnız bırakmıyor.
Ve diyor ki "Biz hiçbir şeyi başıboş yaratmadık. İnsan başıboş yaratıldığını mı sanıyor?" Bu noktadan bakarsak görürüz ki başta insan olmak üzere her şey bir plan dairesinde bir gayeye istinaden yaratılmıştır. Ancak ne yazık ki insan bunun farkında değil.
Şimdilerde rahmetli olan bir siyasetçi abimiz öyle dedi." Her makinenin bir kullanma kılavuzu var. Mucidi onu hazırlamış. Ve satışta beraberinde vermiş". Hatta burasını ben ilave edeyim,- çünkü o zamanlar garanti olayı bu günkü kadar önemli değildi ,belki de hiç yoktu.- alıcı o kılavuza uymazsa ürün garanti kapsamından çıkar. İnsan da bir makine, belki makineden de öte, onun yaratıcısı kullanma kılavuzu olarak Kur’an-I kerim gibi bir büyük kitabı göndermiş. Garanti şartlarını ona uyma şartına bağlamış.
O halde biz de deriz ki insan bir görev ve bir gayeyle yaratılmış, bu gayede o kitapta gösterilmiştir. "De ki hayatımda, ölümüm de senin içindir". Evet, Allah sadece hayatın değil ölümün sırf onun için olmasını istiyor. ‘Allah (CC.) müminlerden nefislerini cennet karşılığı satın aldı’
Evet, o büyük kitap yolu gösteriyor ta varılacak menzile kadar. O menzil ki tüm yanlış yolları bertaraf ediyor, tüm arayışlara son veriyor, insanın biteviye sürüp giden başıboş arayış ve çabalarına son veriyor. Tam bu noktaya gelmişken tüm felsefelerin boşluğa fırlattığı insana yaratıcısı tarafından atılan can simidi ile karşılaşıyor, tüm umutsuzluklardan sıyrılarak Allah’ın ipi olan sırat-ı müstakime sımsıkı sarılıyor, "emr olunduğun gibi dosdoğru ol" ikazı ile kendimize geliyoruz.
Gençliğimde elimde hiçbir veri olmadan bu konu üzerinde düşünmüş, aldığım eğitimin bana bu konuda hiç yardımcı olmadığını şaşırarak müşahede etmiştim. Odamda masamın başında düşüne düşüne vardığım sonuç maalesef kadınla erkeğin birbiri için, birbirinden zevk almak için yaşadığını sanmıştım. Vah vah, vah ki vah. Şimdi hayıflanıyorum o günkü halime. Daha sonra o ilahi bildiri ile karşılaşmam beni uyandırdı o derin uykudan.
Ama yıllar geçti ben o gün öğrendiklerimi unuttum. Bir Anadolu gezisinde yalnız dolaştığım bir dağ başında kaybolmam bana tekrar gerçek gayemi hatırlattı. Allah’a bundan sonra bu gayeyle yaşayacağımı ant vererek kurtulma duası yaptığımı ve böylece kurtulduğumu hatırlıyorum.
Evet, yaratıcımız sadece hayatımızı değil ölümümüzü de istiyor. Boş yaratılan hiçbir şeyin evrende olmadığını, insanın da başıboş bırakılmayacağını, insan hayatının olduğu gibi ölümünün de bir anlamı olduğunu bildiriyor. Ve emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmamız gerektiğini ihtar ediyor. Dahası ekliyor kâinatta Allah’ı zikretmeyen hiçbir varlık olmadığını, canlı cansız tüm yaratıkların onu Hamd ile tesbih ettiğini bildirerek, yapmamız gereken en önemli işin onu zikretmek olduğunu ifade ediyor.
Demek ki hayatımız hiç de anlamsız değil, belki de anlamların en yücesi ile anlamlanmış ve değer kazanmış. Allah’ı anmak." Siz beni tenhada anın, ben de sizi tenhada anayım; üstelik yaratıcı. Siz beni bir toplulukta anın ben sizi ondan daha hayırlı bir toplulukta anayım".buyurmuş
Hadi gelin Allah’ı birlikte analım, hayatımız gerçek anlamına kavuşsun, gerçekten anlam kazansın.
HAYATIN AMACI
Yaşanılası hayat nasıl olmalı? Daha iyi nasıl yaşarız? Değil, daha iyi nasıl
yaşamalı? Sorularına cevap aramalı değil miyiz aslında biz? Hayatı daha anlamlı
kılmak değil mi tüm çabamız? Çağın en büyük yanılgısı bu değil mi?
Hep yanlış yerlerde aranan bu anlam, aramayı da anlamsızlaştırmıyor mu? Hani
Hoca karanlıkta yitirdiğini aydınlıkta arar ya, işte tam da bu örnek bizi ve
çağı en iyi şekilde anlatıyor aslında. Yıllardır bu yanılgıyı yaşadık durduk
biz. Oysa kutsal kitabımız Kur’an- ı Kerim bizi bu konuda yalnız bırakmıyor.
Ve diyor ki biz hiçbir şeyi başıboş yaratmadık. İnsan başıboş yaratıldığını mı
sanıyor? Bu noktadan bakarsak görürüz ki başta insan olmak üzere her şey bir
plan dairesinde bir gayeye istinaden yaratılmıştır. Ancak ne yazık ki insan
bunun farkında değil.
Şimdilerde rahmetli olan bir siyasetçi abimiz öyle dedi. Her makinenin bir
kullanma kılavuzu var. Mucidi onu hazırlamış. Ve satışta beraberinde vermiş.
Hatta burasını ben ilave edeyim,- çünkü o zamanlar garanti olayı bu günkü kadar
önemli değildi belki de hiç yoktu.- alıcı o kılavuza uymazsa ürün garanti
kapsamından çıkar. İnsan da bir makine, belki makineden de öte, onun yaratıcısı
kullanma kılavuzu olarak Kur’an-I kerim gibi bir büyük kitabı göndermiş.
Garanti şartlarını ona uyma şartına bağlamış.
O halde biz de deriz ki insan bir görev ve bir gayeyle yaratılmış, bu gayede o
kitapta gösterilmiştir. ‘De ki hayatımda, ölümüm de senin içindir’. Evet, Allah
sadece hayatın değil ölümün sırf onun için olmasını istiyor. ‘Allah (CC.)
müminlerden nefislerini cennet karşılığı satın aldı’
Evet, o büyük kitap yolu gösteriyor ta varılacak menzile kadar. O menzil ki tüm
yanlış yolları bertaraf ediyor, tüm arayışlara son veriyor, insanın biteviye
sürüp giden başıboş arayış ve çabalarına son veriyor. Tam bu noktaya gelmişken
tüm felsefelerin boşluğa fırlattığı insana yaratıcısı tarafından atılan can
simidi ile karşılaşıyor, tüm umutsuzluklardan sıyrılarak Allah’ın ipi olan
sırat-ı müstakime sımsıkı sarılıyor, emr olunduğun gibi dosdoğru ol ikazı ile
kendimize geliyoruz.
Gençliğimde elimde hiçbir veri olmadan bu konu üzerinde düşünmüş, aldığım
eğitimin bana bu konuda hiç yardımcı olmadığını şaşırarak müşahede etmiştim.
Odamda masamın başında düşüne düşüne vardığım sonuç maalesef kadınla erkeğin
bin bir için, birbirinden zevk almak yaşadığını sanmıştım. Vah vah, vah ki vah.
Şimdi hayıflanıyorum o günkü halime. Daha sonra o ilahi bildiri ile karşılaşmam
beni uyandırdı o derin uykudan. Dahası şöyle söylemek lazım düşmüş olduğum
kuyudan.
Ama yıllar geçti ben o gün öğrendiklerimi unuttum. Bir Anadolu gezisinde yalnız
dolaştığım bir dağ başında kaybolmam bana tekrar gerçek gayemi hatırlattı.
Allah’a bundan sonra bu gayeyle yaşayacağımı ant vererek kurtulma duası
yaptığımı ve böylece kurtulduğumu hatırlıyorum.
Evet, yaratıcımız sadece hayatımızı değil ölümümüzü de istiyor. Boş yaratılan
hiçbir şeyin evrende olmadığını, insanın da başıboş bırakılmayacağını, insan
hayatının olduğu gibi ölümünün de bir anlamı olduğunu bildiriyor. Ve emr
olunduğumuz gibi dosdoğru olmamız gerektiğini ihtar ediyor. Dahası ekliyor
kâinatta Allah’ı zikretmeyen hiçbir varlık olmadığını canlı cansız tüm
yaratıkların onu Hamd ile teşbih ettiğini bildirerek yapmamız gereken en önemli
işin onu zikretmek olduğunu ifade ediyor.
Demek ki hayatımız hiç de anlamsız değil, belki de anlamların en yücesi ile
anlamlanmış ve değer kazanmış. Allah’ı anmak. Siz beni tenhada anın ben de sizi
anayım buyurmuş üstelik yaratıcı. Siz beni bir toplulukta anın ben sizi ondan
daha hayırlı bir toplulukta anayım.
Hadi gelin Allah’ı birlikte analım hayatımız gerçek anlamına kavuşsun,
gerçekten anlam kazansın.
"Ahmet Kemal