YAHUDİ, ANTİSEMİTİZM VE BİZ
Yahudi iyi bir zırh elde etti. Anti Semitizm. Bu gün hiçbir din ve milletin dünya çapında böyle bir kalkanı yoktur. Gelgelelim ki Yahudi kendine böyle büyük bir kalkan edinmiş kendisi ne yaparsa yapsın eleştirilemez olmuştur.
Bunca katliama, bunca soykırıma rağmen en ufak bir eleştiri, en ufak bir muhalefet ve eleştiri Anti Semitizm kalkanına çarparak geri dönmekte ve onu yapanı zor durumda bırakmaktadır. Bu gün Yahudi ırkı geçmişteki horlanmalarının acısını çıkaracak şekilde davranmakta, bu horlanmaya bizzat kendi aşağılık davranışları neden olduğu halde hak ettikleri bu muamelenin intikamını bütün dünyadan almaya kalkışmışlar, almışlardır da.
Babil’de büyük karışıklıklar çıkardıktan sonra Buhtunnasr ’ın gazabına uğradıkları günden beri dünyanın dört bir yanına dağılmış ve saklanmış, ama gittikleri yerlerde de rahat durmayıp, tefecilik, karaborsacılık yaparak halkları sömürmüş, menfaatleri için savaşlar çıkarmışlardır.
Bu topluluk her türlü kötülüğü yaparken başkalarına iyiliği emrederlerdi. Bu yüzden kutsal kitabımızda onlardan bahseden ilk ayetler onların bu yönünü ortaya çıkararak ele alıyordu. Bu yönlerini bir misalle şöyle anlatıyordu: İnsanlara iyiliği öğretip onunla amel etmeyen bilgin, başkalarını aydınlatıp kendisi yanan çıra gibidir.
Allah İsrail oğulların onlara peygamber göndererek ve bin bir nimet vererek diğer insanlara üstün kıldığını bizin kutsal kitabımız Kur’an’da da bildirmiştir. Bu üstünlük inanç üstünlüğü idi.
Putperest insanlara karşı ilahi dinle yüceltilme, inanç ve ahlak üstünlüğü idi. Yoksa onların sandığı gibi doğuştan kazanılan ve hiçbir durum ve şartta kaybedilmeyecek bir özellik değildi. Oysa onlar böyle sandılar ve büyük bir aldanışa kapıldılar.
‘Hani Musa kavmine demişti ki; Ey kavmim Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani sizden peygamberler yaratmış ve hükümdarlar kılmıştı ve size alemlerden hiç birine verilmemiş olan şeyi vermişti.’
Oysa Muhammed ümmeti için daha büyük müjdeler var: Siz insanlar arasından çıkarılmış ümmetlerin en hayırlısısınız. Eğer kitap ehli de inanmış olsalardı kendileri için daha hayırlı olurdu.’
Burada inanmanın üstün olma ölçüsünü belirlediğini apaçık bir şekilde görüyoruz. İnanma ve iyi işler yapma. Bu şart yerine geldiği taktirde üstünlüğün elde edilebileceği, aksi halde kimsenin kimseye karşı bir üstünlüğü olmadığını kutsal kitapların öğretilerinden anlayabiliyoruz.
Daha sonra Allah İsrail oğullarına verdiği nimetleri sayıyor. "Ve sizi firavun ailesinden kurtarmıştık ki (onlar) , size kötü azap ediyorlar, oğullarınızı kesip kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardır2
Ve yine hatırlayın ki, bir vakit sizden ötürü denizi yardık da hepinizi kurtardık, Firavun avenesini ise, sizler bakıp dururken, suda boğduk.’'
Evet, bunca nimete eriştikten sonra peygamberlerine isyan eden, bazılarını öldüren, din adamlarını ilah edinen kitaplarını tahrif eden, muharref Talmud tefsiriyle sapık bir öğreti ortaya koyan, içlerinde oldukları toplumları tahrip eden bir millet.
Tabii biz içlerindeki iyileri, vicdan sahiplerini ayrı tutuyoruz. Bir kavmi bir ırkı toptan lanetlemek değil amacımız. Ne ırkçılık, ne ırk düşmanlık peşindeyiz.
Anti semitik değiliz, ancak doğruları söylemek insanlık vicdanını yaşatmak zorundayız. Çünkü ‘haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.’ Bu yüzden bağırmak zorundayız. Zulme karşı birlik olmak sesimiz en yüksek perdeden çıkarmak zorundayız.
Bu böyle biline…