GÜNLÜK
Bir Pazar günü
Bu ne pazar Ya Rabbi. Kendini günler öncesinden haber verdi. Hayatımın en muhteşem pazarlarından biri. Oysa ben pazarları hiç sevmem. Pazarlar da beni sevmez bilirim. Ah bu Pazar günü her şeyi altüst etti.
'Geçmiş zaman olur ki hayali cihana değer.'' Bu pazarın sırrı burada saklı.
İlim Yayma Cemiyeti... Hayatımda büyük yeri olan bu cemiyet... Yıllar önce Alemdar caddesinde şubesi açılan bu cemiyet... Raif Özman apartmanı…76 _80 arası… ihtilalle noktalanan bir devre... Bu Pazar bana bu devre anılarımı tazeledi ve onun için de dedim; "geçmiş zaman olur ki hayali cihana değer."
Ah neydi o günler… Eğitimle ilk kez bu denli haşır haşır neşir olduğum yıllar… Rahmetli Abdurrahman Keskin ve daha niceleri...
Bu cemiyetin şubesinin açılışında kimlerin emeği yoktu ki... Ali Nar, Kemal Unakıtan vb. Aynı binada Akıncılar, MTTB, Fakirlere Yardım derneği aynı binasında .. Ve bir yurt. İYC Kocaeli Orta Öğretim yurdu…
Ve orada önce belletmen sonra müdür olarak geçirdiğimiz iki küçük sene. Maddede küçük ama manada büyük iki sene.
Ve sonra Yaşar, Osman; Dursun, Ahmet Kasım, Özsoylar(Hamdi, Ali) , genç yaşında hayata veda eden Âdem, Halit (molla) Dilaver, Recep, Tahir, Ali, Mehmetler (Özkök, Kocakoç) , Davut, Mustafa, iki Halil, Şahin, Avni
İşte o sevimli gençler şimdi büyümüş koca koca adamlar olmuşlar, dahası 3, 4 çocuk babası, hatta torun sahibi dedeler…
Bir kaçı hafız, kimi şair, kimi şimdi yayıncı, yazar, kimi öğretmen, kimi eczacı, bazıları imam, kimi müdür…
Ne günlerdi o günler… Konferanslar, seminerler, öğrenciler arası yarışmalar...
Kültür kulüpleri; mesela biri aklımda (aksa) …İmamet, hilafet tartışmaları. Toplu namazlar, cemaat aşkı… Hafız Osman'ın yaramazlıkları, Ali'nin şairliği ve sonra çıkardığımız ‘Muallâka' ve ‘Banet Suat' duvar gazeteleri… Muallaka'yı şimdiki İlim'le, Banet Suat'ı Bengisu Sanat'la ilişkilendirelim. Bugünkü mevkutelerimiz o zamanki filizlerin çınarı…
O zamanlar bizi en çok üzen olay da Aden Paycı'nın ölümü oldu. Yurt kapanmıştı 12 Eylül sonrası. Âdem İmam Hatip Lisesi öğrencisi… Son sınıfta herhalde. Bir haber. "Âdem boğuldu gölde." Hangi göldü şimdi pek anımsayamıyorum. Çayır köy baraj gölü olabilir. Tertemiz, pırıl pırıl bir gençti Âdem Allah rahmet etsin. Aklıma Yunus'un bir dörtlüğü gelir ne zaman bir genç ölüm duysam. "Bu dünyada bir nesneye /yanar içim göynür özüm/yiğit iken ölenlere/ gök ekini biçmiş gibi…''
Ahmet Kasım Semerkant yayınlarında önemli görevler üstleniyor. Mevlana'dan Hikâyeler kitabında imzasını görünce pek duygulanmıştım. Hele hele beni Semerkant'ta, Mostar'da yazmaya davet etmesi, bu kadirşinaslık örmeği beni ziyadesiyle memnun etti.
Gerçekleşmese de bu vefa bir olgunluk eseri. Bakalım nasipse olur. Dursun'un Düzce'de konferans vermeye daveti de bir başkaydı. Düzce belediyesindeki görevi dolayısıyla yaptığı hizmetler beni duygulandırdı. Osman Pulcu alçakgönüllü tarih öğretmeni… Abisi Ömer Fevzi Mostar'da dağıtım görevlisi. Osman'dan Tarihi konularda yazı yazmasını beklemek hakkımız. Yoksa öbür Osman yazarlığa soyunacak, bak karışmam.
Tahir Özden'in Kuranı Kerim kıraati müthiş. Giderayak onu Mehmet Özkök'le karıştırdım, özür dilerim. Ama mazur görün bir kısa kış gününde bu denli şey öğrenmek ve dahası geçmişi hatırlamak kolay şey değil, bir tasavvur edin.
Hayatımda ilk kez burada bir plaket aldım. Heyecanlandım. Poz vermekte güçlük çektim. Utandım. Hiç beklemiyordum.
DİPNOT
Şimdi bu gençlere bir şeyler de buradan söylemek istiyorum… Bulunduğunuz yerlerde elbette hizmet ediyorsunuz ama yetmez. Mademki İlim Yayma cemiyetini hatırlıyorsunuz. Onun hizmetlerini anıyorsunuz. Bayrak burada kalmasın, kalmaz da kalmayacak ta. Bulunduğunuz yerlerde ilim yayma ve benzeri cemiyetlerde hizmet için yarışın. Bir öğrenci yetiştirin. Yardımlarınızla katkıda bulunun. Özel okullar açın; ana okulları, yurtlar, konferanslar, yayınlar. Ya da katkıda bulunun bunları yapanlara…