İsraf

İSRAF


İSRAF

‘İsraf haramdır’ diyoruz.’ Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Kuşkusuz Allah müsrifleri sevmez.’ Evet, Müslümanlar olarak büyük vebal altındayız. Bu açık emre rağmen hayatımız baştan başa israfla dolu.


Yıllar önceydi. Bir hısmımızı ziyaret etmiştik İstanbul’da. İsraftan bahsediyordu. Üstümüze alınmadan dinliyorduk. Sözün bir yerinde bize dönerek; ’ üstünüze alınmıyorsunuz değil mi? Ben size söylüyorum’ dedi. Ve devam etti: ‘Hepimiz birer israfçıyız, hem de büyük israfçı. Gece gündüz israf ediyoruz. Açık bıraktığımız lambalardan tutun da su kullanırken sonuna kadar açtığımız çeşmeler, yemek pişirirken, yemekten önce yemekleri ısıtırken harcadığımız enerji.’ O bunları söyledi ben daha fazlasını anladım. O belki bu kelimelerle söylemedi ama ben aklımda kaldığı kadarıyla şimdi böyle ifade de edebiliyorum ancak.


O gün bu gün yaktığım lambaları o mekanlardan kısa süreli bile olsa kapatarak çıkar, çeşmeleri açık bırakmaktan korkarım. Tıraş esnasında çeşmeyi asla açık bırakmaz, evde herhangi bir şey bozularak atılsa üzülürüm, elimden geldiği kadar engellerim.

 Hiçbir elbisemi eskitmeden atmam. Hiçbir ayakkabımı yırtılmadan bırakmam. Yırtılanları yamatırım, utanmasam, dikkat çekip dillere düşmeyeceğimden korkmasam -sırf moda olduğu için yapanlar giyenler gibi- yamalı giyeceğim.


Anlatmak istediğim bu değil. Kendimi anlatmak değil bu yazının amacı. Şimdi hala abdest alırken suyu çok harcadığımı, sırf abdestim eksik olur diye vesvese yaptığım için bu konuda fazla titiz davranamıyorum.


Yıllar geçti, çeşitli protokollere katıldım. Protokol yemeklerindeki israfı gördüm, şaşırdım. Üstelik bu yemekleri veren kurum ve dernekler de dindar kimlik ve kişiliği olan kurumlardı. Hayret ediyordum. Giderek alışmaya başladım. Önceleri atılacak olduklarını tahmin ettiğim yiyecekleri tüketmeye çalışıyor, saklanabilecek olanları artırıyordum. Daha sonra tanık olduklarım bana küçük dilimi yutturacak derecede kötüydü. Okul yurtlarındaki kalan yemeklerin öbür öğüne aktarılmadan doğrudan çöpe gittiğini, lokantalardan ve resmi kurum yemekhanelerinden artan yemeklerin aynı akıbete uğradığını öğreniyordum.

Şimdi hac ve umrede bile yaygınlaşan tüm otellerin mutat hale getirdiği açık büfelerin büyük bir israfa yol açtığını hayretle izliyoruz. Beri yandan yaygınlaşan lüks tüketiminin çılgınlığa dönüştüğünü medyadan öğrenip Afrika’da fakir halkın yaşayışıyla karşılaştırarak insanlığımızdan utanıyoruz.


Bu daha ne kadar ileriye gidecek diye düşünüyoruz. Çöpe atılan ekmek ve yemeklerden tutun da hayatımızın her alanını kaplayan israflar Allah’ın sevmediği toplumlar haline geldiğimiz derinden hissediyoruz.


Sonra neden yağmurların yağmadığını, neden yağınca bir rahmet değil de felaket olarak geldiğini anlamıyor, bu olaylara basit doğa olayı olarak bakmaktan vazgeçmiyor, en ufak bir öz eleştiriye de yanaşmıyoruz. 

Daha binlerce örneğine rastlayabileceğimiz israf ve lüksün ne boyutlara vardığını anlamak artık bu gün için zor olmasa gerektir.

 Azgınlaşan toplumların ne türlü felaketlerle karşı karşıya kaldığını en azından belgeselleri izleyerek fark edebiliyor ancak bunlardan bir ders almıyoruz.


Bakalım ne zaman uyanacağız. Umarım büyük bir felaketle karşılaşmadan kendimize gelerek gerekeni yaparız. Bu lüks ve israfın önünü almak için tedbirler almak üzere kafa yormaya başlarız.

Ahmet Kemal
Kayıt Tarihi : 19.4.2014 
( İsraf başlıklı yazı EDİP GÜL tarafından 21.01.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu