IŞİD ABD VE ŞER ÜÇGENİ
Işid ABD ve AB’nin bir maşası. Bu maşa oldukça ABD, AB ve ÇİN şer üçgeni daha çok çorap örecektir İslam dünyasının ve özellikle Türkiye’nin başına. Bir bu şer üçgenini bir yazımızda yeni Roma diye tarif etmiş, ABD’yi Batı Romanın Batısı AB’yi doğusu, Rusya’yı doğu Roma’nın batısı ve Çin’i de doğusu olarak vasf etmiştik. Doğrusu da buydu. Evet, yine aynı görüşteyim.
Yalnız şimdi şer üçgenini bu ikilem dışında aramak gerektiğini düşünmekte, şerrin üçüncü odağının da Pers imparatorluğunun yeni uzantısı İran’da aramak gerektiğinde ısrarcıyım. Hint imparatorluğu ve Japonya bunun neresindedir, şimdilik bir şey diyemeyeceğim. Amma bildiğim bir şey varsa Afganistan ve Pakistan’ı istediği gibi elinde tutan ve yeraltı, yerüstü kaynaklarında sömüren bu yeni Batı Roma’nın El-Kaide gibi bir paravan örgüte ihtiyaç duyması, aklımıza bu Işid’ in de Ortadoğu’da sömürünün sürmesi için gerekli bir paravan örgüt olduğu duygusunu uyandırmıyor değil.
Yıllardır Türkiye’yi PKK ile elinde tutan, güçsüzleştiren, aşırı silahlanmaya sevk ederek sömüren, beri yandan borç batağına batıran Yeni Roma onun görevini son zamanda yeterince yerine getiremediğini düşünerek daha yakın ve büyük tehlike olarak dünya gündemine koyduğu bu örgütle Ortadoğu’daki sömürüsünü güçlendirmeye çalışmakta, borç batağından çıkan ve kendi silah sanayisini kurarak batı silah sanayisinin ekmeğini elinden alma ihtimalini gündeme getiren Türkiye’yi yeniden dize getirme, boyun eğdirme ve çok yönlü bir sömürü çarkının ortasına yerleştirme hamlesine koyulmuştur.
Ayrıca Müslümanı Müslümana kırdırma palan ve projesini işleten yeni Roma, önce Şii, Sünni ayrımını kışkırtmış, sonra bu ayrımlaştırmaya İslam ülkelerini bölüp parçalama yoluna gitmiş, daha sonra da paravan radikal örgütlerle bu projeyi korkunç boyutlarda tehlikeli olarak yürürlüğe koymaya inat etmiştir. Batı Roma tam bir mütecanis yapıya kavuşturulmuş, İslam dünyası ise gayri mütecanis bir yapıya zorlanarak paramparça edilmiştir.
Önce İran Irak’ı az savaştırılmış, on yıl Müslüman kanı dökülmüş, sonra Saddam Kürtlere saldırarak
Onlarla bitmeyecek bir husumete zorlanmış, daha sonra Kuveyt’e saldırtılarak ABD’nin hem Kuveyt’i, hem Arabistan’ı, hem de Irak’ı işgal ederek derin bir sömürü mekanizması kumuş, o da yetmemiş, Saddam’ı devirerek Irak’ta bir Şii zulmü başlatmış, başlatılan suni Arap baharıyla İslam dünyası tam bir kaosa mahkum edilmiştir.
Libya’da Kaddafi devrilmiş, yerine bir düzen tesisi edilememiş, ama koalisyon güçleri havadan yaptıkları harekât karşılığında Libya petrollerinin altın damarına el koymuşlardır. Mısır’da gelen kısa bahar e bir el çabukluğuyla kukla iktidara devredilmiş, Katil Sisi ülkeyi demir yumrukla yönetmeye, özgürlük hareketlerini doğmadan ölmeye mahkûm etmiştir.
Suriye ‘de başlatılan Arap baharı uzun bir karakışa teslim edilmiş, orada bir cadı kazanı kurularak Türkiye’nin başına belalar açılmaya başlanmıştır. Gezi hareketleri ve daha öncesinde muhtıralarla yenilemeyen iktidar, 17 Aralık ve 27 Nisan darbeleriyle alaşağı edilmeye çalışılmıştır. Burada da başarılamayan kirli oyun yeni algı operasyonlarıyla zora sokulmaya çalışılmakta, bu hain tezgâhlarla hizaya sokulmaya çalışılmaktadır.
Önce İran’la savaştırılmak istenen Türkiye, başarılamayınca Suriye’yle dalaştırılmaya çalışılmış, bu da başarılamayınca Işid belasıyla bir köşeye sıkıştırılmaya çalışılmaktadır.
Bunca komplolarla uğraştırılan Türkiye bir türlü gittiği yoldan döndürülememiş, şimdilik düşmanların oyunlarını boşa çıkarmış görünmektedir. Bir yandan bunca mülteciyle uğraşaduran yönetim, aynı göçmenlerin akrabaları tarafından sıkıntıya sokulmakta gecikilmemiş, çözüm sürecini zora sokacak eylemler başlatılmakta gecikilmemiştir.
Şimdi ne olacak acaba? Şer odaklarının yeni planı ne olacak. Günlerdir ülkeyi ziyaret eden yabancı misyonların planı ne olabilir ki? Hepsi tilkinin hesabı tavuk çalmak üzere olan binlerce plan değil mi?
Şimdi gelip algı operasyonlarıyla tehdit ettikleri yönetimi yeni tehditlerle sindirmek ve kirli oyunlarına alet etmek değil mi? Hatta sıtmayı gösterip ölüme razı etmek diye meşhur atasözünün işaret ettiği yeni büyük oyunlarına figüran yapıp büyük bir tehlikenin içine atmak. Aynı İttihat Terakkiye yaptıkları gibi büyük, kirli bir operasyonun içine itmek, son küçük toprak parçasını da elimizden almak. Nihai hedefleri olan bu toprakları ele geçirerek, Türk Milletini yok etmek, olmazsa Orta Asya bozkırlarına sürmek, İslam dünyasını mahv-u perişan ederek tarih sahnesinden silmek.
Ahmet Kemal