arz-ı halimi arz edeyim izninizle
sayın savıcı...
ağzım kulaklarımdaydı biliyorum
yüreğim de ağzımda
gözlerimde fal taşı
dudağımda leblebi tozlu ıslık
inanmayacaksınız
o saç bağını yerde bulmuştum ben
bigünahtım aslında ama,
huzurunuza da huzursuz geldim azıcık
Davuta sorun isterseniz
bilirsiniz o doğrucudur
o günlerde ,
yeni bir dert almıştım dünyama,
bir de kavanoz dibi
iskeledeki üç bayrağa da sorabilirsiniz
geçenlerde o kavanoz
hem çatladı,hem delindi
ha o saç bağı da,
nikah kıymayıp,bana kıyan
köprümden geçmeyen gelinindi
pek sevmezler ama
bir kulağınızı,
ezmediğim karıncalara verin
anlarsınız neden,
taammüden ikiye ayırdım kendimi
bıkkınlık filan değil yaşamdan sebebi
kafamda iyi değildi billahi
bakmasınlar vücut iklimimin esrik durduğuna
o gün dopdolu bir şişe,
gönül koymuştu hatta boş bardağıma
onda kuru, bende yaş vardı
onda üç,dört bey,
bende iki papaz,
onlar da kaçtı
kaybedeceğim aşikardı
o yüzden karar verdim
gönülde ihtilale
ha yalan değil...
kıskanç bakıyorum hala,
arabasının kontağına
ne çevriliyorum
ne devriliyorum
hiç aklım ermiyor bu işin mantığına
neyse bırakalım şimdi,
bir kenara onu
sayın savıcım söyler misiniz
sizce ne olur ki
bu davanın sonu...
Demir Mutlugil