GELİŞEN TÜRKİYE VE ÜLKENİN YENİLEN MAKÛS TALİHİ
Büyük bir devrimle karşı karşıyayız bu gün. Nice yıllardan sonra hatta asırlardan sonra uyuyan devin uyanışına şahit oluyoruz.
En son Cennetmekân Sultan Abdülhamit’le yıllar önce aldığı öldürücü darbelerden sıyrılmaya, yaralarını sarmaya canlanmaya başlayan bu dev Mustafa Kemal Atatürk’le kendine gelir gibi olmuş, anca Milli Şef döneminin uygulamalarıyla yeniden komaya girmiştir.
İlk ciddi müdahale Rahmetli Adnan Menderes’in akıllı tedbir ve tedavileriyle yapılmış, komadaki hasta kıpırdamaya başlamış, Rahmetli Özal’ın dâhiyane müdahaleleriyle kendine gelmiş, önce rahmetli Necmettin Erbakan ve işte şimdi de Recep Tayyip Erdoğan’ın ortak akıl çerçevesinde, gözü kara hamleleriyle doğrulmaya başlamıştır.
İşte yüzyıllardır ağır narkoz verilerek sürekli uyutulan, her uyuma devresinde bir uzvu koparılan o dev imparatorluk, kal son parçasıyla dünyaya gözlerini yeniden açmakta, yoğun bakım ünitesinde kıpırdamaya, canlanmaya ve ayağa kalkmaya çabalamaktadır.
Batının yüzyıllık korkusu da budur ve bu yüzden etrafımızda ateş çemberi oluşturulmaktadır sürekli. Geçmişte Lübnan, Irak; günümüzde Suriye, Mısır olaylarının nedeni tamda budur. Bu devin uyanışına mani olamayan uluslararası şer odakları bu kez onun etrafını ateş çemberine almayı planlamışlardır.
Mehmet Akif, Eşref Edip ikilisinin sırat-ı Müstakim ve Sebil ‘ur-Reşat, Said-i Nursi’nin Risale- Nur, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu ve en son Sezai Karakoç’un Diriliş hareketi bu devin uyanmasında düşünce planında etkili olan büyük oluşumlar olarak yerlerini almışlardır. Ayrıca halkın uyanışında en büyük rolü ise kanaat önderleri olan tarikat şeyhleri Abdül Hâkim Arvasi (K.S.) , Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.) Abdül Hâkim El-Hüseyni (K.S.) , Seyyid Muhammed Raşit (K.S.) , Mehmet Zahit Kotku (K.S.) , Ali Haydar Efendi (K.S.) , Mahmut Efendi (K.S.) , Şeyh Esad Erbilli(K.S.) , Hacı Muzaffer Özak(K.S.) dir. Onların örnek hayatı, hayatlarını adadıkları yüksek gaye, kamil insan yetiştirmedeki üstün gayretleri halkın uyanmasında büyük ivmeler oluşturmuş, top yekûn silkiniş ve uyanışın engin tohumları büyük bir gayretle en olgun filizlerini vermiş, zaman içinde bu filizler büyük bir özenle yetiştirilmiş, bu yetiştirilen filizler olağanüstü gayretlerle uyanışın en büyük çınarları haline gelmişlerdir.
Akif’in Asım’ın Nesli diyerek adını koyduğu bu nesil ve ‘Asım’ın nesli nesilmiş gerçek İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek’ diyerek namus davasına sahip çıkmakta alkışladığı, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu Gençliği adını verdiği ve oğlu Mehmet’in şahsında ‘Mehmet’im sevinin başlar yüksekte/Ölsek te sevinin eve dönsek te /Sanma bu tekerlek kalır tümsekte/Yarın elbet bizim elbet bizimdir/ Gün doğmuş gün batmış ebet bizimdir’ diye müjdelediği gelecek işte bu gündür. Sezai Karakoç’un Diriliş Nesli diye işaret ettiği nesil bu nesildir ve bu nesil o devi ayağa kaldıracak nesildir. Diriliş başlamıştır, Asım’ın Nesli Büyük Doğu gençliği iş başındadır, Risale-i Nur hareketi bu oluşumun her tarafında faaldir. Allah’ın dostları, Anadolu Erenleri iş başındadır, kanaat önderleri işin içindedir. Medyasıyla, okullarıyla, Kur’an Kurslarıyla, yurtlarıyla siyasi parti, dernek ve yurtlarıyla el ele ve birlikte çalışmaktadır.
Gün diriliş günüdür. Zafer çığlıkları atmadan, galibiyet sarhoşluğuna düşmeden, daha çok işimiz var, yolu başındayız diyerek bu oluşum sesiz ve derinden sürecektir. Düşmanların iftiralarına ‘it ürür kervan yürür diye mukabele bile demeden hak bildiğimiz yolda yürüyerek devam edecek, hiç bitmeyecek bu yürüyüşe azimle, inatla, büyük bir ceht ve cihat ruhuyla devam edilecek bu bir hayat gayesi olarak sürdürülecektir.
Yaşasın hak yolda bu eşsiz mücadele, yaşasın İslam’ın bu engin şahlanış hareketi, Yaşasın mazlum ların kurtuluş hareketi.
Diyelim ‘Hak geldi, Batıl Zail oldu. Kuşkusuz batıl zail olmaya (yıkılmaya, yok olmaya, zelil ve hakir olmaya) mahkûmdur.