Bizi bizden koparan, milli varlığımızı yok eden bu büyük ihanet kolay kolay hazmedilebilecek bir şey değildi. Bütün milli benliğimizi tar-u mar etti bu hareket.
Batının
doğuya ilk huruç hareketi idi bu. Haçlı savaşlarının kültür ve
medeniyet kulvarında bize karşı başlattığı ilk büyük harekat. Bu büyük
harekat planlanmış bir harekattı ve maksadına adım adım yaklaşıyordu.
Oryantalizmin ilk büyük planı gerçekleşiyordu. İslam medeniyetinin bu
son büyük evresinin temeline dinamit yerleştirilmişti.
Bu
büyük harekatın dış dinamiği yanında iç dinamiği de vardı. Yıkılışı
adım adım hazırlanan bu büyük medeniyetin edebiyat ve irfan aleminde de
büyük yıkımlar başlamıştı.
Necip
Fazıl’ın İdeolocya Örgüsünde anlattığı gibi ilk büyük deprem yükselme
devrinin en şaşaalı günlerinde meydana gelmişti. İlk büyük yıkım
Kanuni’yle başlamıştı. Adı üstünde Kanuni: Yasa yapıcı olan bu büyük
padişahın yönetim sisteminde yaptığı değişikliklerle olmuştu.
Önce
Şeyhülislam’ın atamasıyla ilgili yaptığı değişiklikler, sonra
yeniçerilik sisteminin bozulması, giderek ilmiye sınıfının bozuluşu,
medreselerin ilim, irfan yuvası olmaktan çıkması aydınlarımızı da doğu
İslam irfanından koparmış, onları yeni arayışlara itmiştir.
Bu
arayışlar gide gide medeniyet Kâbe’sinin yönünü değiştirmeye kadar
varmıştır. Bu arayışlar önce kendi dünyasından endişe etmeye yol açmış,
sonra giderek inanç dünyasından kuşku duymaya kadar varmıştır.
Bütün bu kuşkular, inanç sarsılmaları kopmalara yol açmış, büyük bir medeniyetin banileri batının kuyruğuna eklenmiştir.
Efendilikten uşaklığa, medeniyet kuruculuğundan köleliğe dönüş böyle başlamıştır.
Bu
ihaneti ilk gongu Tanzimat’la çalınmıştır. Bu gongu büyük yıkım
harekatları takip etmiştir. Siyasette olduğu kadar düşünce ve edebiyat
alanında da yıkımlar devam etmiş. Önce meşrutiyet sonra cumhuriyetle bu
yıkım noktalanmıştır.
Edebiyatta
ise Tanzimat’la başlayan yıkım Servet-i Funun’la devam etmiş, Milli
Edebiyatla eksik bir öze dönüş yaşanmışsa da başarılamamıştır. Ardından
oluşan yenilik hareketleri aslında orijinal bir yenileşme yerine, batıda
devrini tamamlamış edebi akımların tam anlaşılmadan kötü kopyaları
olmuştur.
Fecr-i
Ati’de budur 1.Yeni de. 2.Yeni de budur, Toplumcu Sanat’ta. Hepsi
batının kuyruk sokumunda şarkı söylemekten ibarettir ve millilikle bir
alakası yoktur.
Bu
edebiyat bize yabancıdır, köksüzdür. Bizden uzaktır. Batının kötü bir
kopyasıdır. Bizi batıya karşı aşağılık kompleksine mahkum etmektedir. Bu
aşağılık kompleksi milletimizin bekasını tehdit etmektedir. Bu gün
milli değerlerine yabancı bu edebiyat halktan kopuktur. Halkı
tanımamakta onu aşağılamaktadır. Bu yüzden halktan ilgi görmemektedir.
Bu yüzden onu anlamamakta, onu anlatmamaktadır.
Orhan
Veli de budur, Oktay Rıfat’ta,. İlhan Berk te budur Turgut Uyar da.
Dahası Edip Cansever taban tabana zıt bir edebiyat yapar bu milletle.
Onu tanımaz. Can Yücel’de yabancıdır bu millete Nazım Hikmet te. Ahmet
Haşim de yabancıdır bu millete Tevfik Fikret te. Hepsi puttur bunların.
Bunların hepsi milletle onun değerleri ve irfanı arasında demirden bir
perdedir.
O
yüzden millet bunları tanımamaktadır. O yüzden millet bunları hiç mi
hiç kaale almamıştır. Çünkü bunlar milletin inancından kopuk, hatta ona
karşıdırlar. Bu yüzden millet onları duymazdan gelmiştir. Yok saymıştır
onları. Onlar yüzünden edebiyattan soğumuştur bu millet. Bu yüzden
uzaklaşmıştır edebiyattan.
Oysa
bu millet edebiyattan anlamıyor değildir. Bu millet Yunus’u bilir,
Fuzuli’yi Baki’yi tanır. Mehmet Akif’i bağrına basmıştır. Necip Fazıl’ı
kucaklamıştır. Sezai Karakoç’u anlamamıştır ama onun kendisinden
olduğunu sezmiştir. Hacı Bayram’ı Veli’yi sevdiği gibi, benimsediği gibi
sevmiş ve benimsemiştir. Putların devri bitmiştir. Putların akıbeti
gelmiştir.