FANİ DÜNYA
Dünyanın fani olduğunu kimse bilmiyor. Hemen isyan edeceksiniz; yok böyle bir şey diye. Ama ben var diyorum ve kendimden biliyorum. Hiç ölmeyeceğiz biz. Ölmeye niyetimiz yok. Ahireti hiç hatırlamıyoruz. Ölümü hatırlayanları kınıyoruz.
Dün
facede gördüm. Yaşı benden küçük tanıdığım biri ölmüş. Sıradan bir
haber gibi geldi bana. Benim için onun ne zaman öldüğü önemli. Gömülüp
gömülmediği. Ona karşı vazifelerim var. Ben onun muhasebesini yapıyorum.
Ama ölümü hiç kendime konduramıyorum. Ölüm hep başkaları için. Biz
yaşayanlarız. Hiç ölmeyeceğiz biz.
Kayınpederim
yoğun bakımda. Örnekleme yapıyorum. Yoğun bakımdakilerin çoğu oradan
mezara gidiyor diye. Eşim şom ağızlısın diyor. Tepki gösteriyor. Şu
birkaç senede kaç tanıdık ve akrabam ölüme yol aldı. Hepsini unuttum
bile.
Şimdi
ölüm tarihlerini bile unuttum. Annem yeğenim amcam peş peşe öldüler. 40
gün içinde hepsi veda etti. Ondan 10 gün önce de biraz uzaktan yeğenim
genç yaşta intihar etmişti. İşte hepsi birer tarih oldu. Şimdi onlara
gösterişli bir mezar taşı yapmayı planlıyoruz. Hepsini unuttuk bile
çoktan. Onlardan bir süre önce halam vefat etmişti. Onlardan bir süre
sonra da abim öldü. Çok geçmedi eniştemi gömdük. Şimdi hepsi yan yana
yatıyorlar. Bazılarını rüyamda görüyorum. Bana gel dedi geçen abim. Ama
yine de üstüme kondurmadım.
Gün
geçmiyor ki bir tanıdık göçmesin. Ama ben hala aynı gaflet içerisinde
yaşayıp gidiyorum. Tansiyonum düşüyor, aldırmıyorum. Bazen ciddiye
alıyor, korkuyorum. Her gün facede bir tanıdığın ölümüne taziye
yazıyorum. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Kalıplaşmış bir
cümle bu. Tabletim bile öğrendi bunu, otomatik olarak yazıyor.
İşte
ölüm böyle bir şey. Aslında böyle değil. Geri dönüşü olmayan bir yol
bu. Hazırlığımız yok. Hep erteliyoruz biz yapacaklarımızı. İdeal İslami
hayatı yaşamak için emekli olmayı bekliyor, ama onu da hak ettiğimiz
halde erteliyoruz. Aslında elimizde bir garanti de yok. Abime sakal
bırakmasını söylediğimde ben daha küçüğüm demişti. Ben de Azrail’in ona
hadi atta diyeceğini söylemiştim. Öyle de oldu. Bunu bir fıkradan
çalmıştım.
Günlük
dedikodular, yaşanan gündelik hayat bizi gerçekten alabildiğine uzak
bir hayata yuvarlamış vaziyette. Sosyal medya, gündelik siyaset, ulusal
sorunlar asıl noktayı gözden kaçırmamıza sebep oluyor.
Çocuklar
büyüdü, evlenecekler, önümüzde uzun ve çetin bir yol var. Oysa ölüm
bunlara hiç bakmıyor. Genç yaşlı demiyor, alıp götürüyor. Şimdi önümüzde
uzun bir kabir hayatı ve sonsuz bir ahiret hayatı var. Hesap var, kitap
var, mizan var. Mahşer yerinde uzun bir toplanma ve bekleme var. Anlatılanlara bakılırsa zorlu bir gelecek.
Hayatı
seviyoruz, hiç bitmesin istiyoruz, ama bazen de son vermek istiyoruz
hayatımıza, ölümü istiyoruz. Ama hazırlığımız yok. Hazırlanmaya
niyetimiz de yok. Hep erteliyoruz. Ama nereye kadar. Ağlanacak halimiz
var, ağlayamıyoruz. Sonumuz ne olacak bilmiyoruz. Gündelik meşgaleler
bırakmıyor bizi. Ebedi hayata koşullanamıyoruz. Daha ne bekliyoruz, bunu
da bilmiyoruz. Daha ne kadar sürecek bu gaflet bilmiyoruz. Bilmiyorum
ben. Ölüm haberleri sıradanlaşıyor. Yakınımıza geldiği kadar
etkileniyoruz. Hep bazı yorumlar yapıyoruz. Pişman olacağız bunu hiç
hatırımıza getirmiyoruz.