İki
ölüm şiiri yazdım, hatta üç. Sınavda görevliydim. Sıkıntıdan şiirler
yazdım. Behey ölüm, Şaban abi bana bunu yapmayacaktın şiirleri
onlardandır. Ölümlerin işaretiymiş. Art arda iki ölüm acısı yaşadım.
İkisi de genç ölümler. İkisi de hayatlarının baharında.
Birincisi en
acı ölümdü. İntihar. Askerlik dönüşü bunalıma düşen çocuk, bunalımdan
çıkamıyor. Doktora gidiyor, hap kullanıyor, ama kifayet etmiyor.
İkincisi öz yeğenim. O da askerlik dönüşü. Yine askerlik stresi. Ama bu kez şofben kazası. İntihardan şüphelendik ama değildi. Art arda iki ölüm şok etkisi yarattı bizde.
İzmir’e gidip onu aldık. Ağladım intihar olmadığını öğrenince. Bir sekine geldi çöktü üzerime.
Otopsi yapmışlar. Yüzüne baktım yaralı. Su içinde kalmış, şişmiş. İki gün kalmış banyoda. Sular alt daireye akmış. Öyle fark etmişler. Kapıyı çilingir açmış polisle. Banyo tamamen is olmuş. 2 gün boyunca yanmış şofben. Sönmesi lazımken sönmemiş. Şofben bacasına iki kuş girip ölmüş.
20 yıl kiracı oldukları yerde yaşamışlar. Yeğen ölüme gitmiş adeta. Abisi ona daire kiralamış. 3 aylık ödemesini yapmış. Doğalgazını, suyunu, elektriğini açmış. O bu evi benimseyememiş.
İntihar eden akrabamız namazında, niyazında, tarikat ehli bir genç. O da askerden yeni gelmiş. Her ikisi de hayatın baharında.
Bu sömestr bana zehir oldu. Nereden yazdım ben ölüm şiirlerini. Yazmaz olaydım. Peş peşe gelen bu iki acı beni sarstı. Onlarla bir kere daha öldüm, bir kere daha acılarımla dirildim. Bu tatil bana zehir oldu.
Eniştenin deyişiyle’ Allah’ım bize sabır yağdır’. Evladını kaybetmesinin öncesinde Kur’an-ı Kerim’i tetebbu ederken rastlamış bu duaya, bir anlam verememiş. Başına gelince anlamış.
İzmir’den alıp geldiğimiz cenazeyi Abimin evinin önünde soğutmalı tabuta koymuşlardı. Babası üst katta yeğenin evinde misafir. Oğlu alt katta evin önünde tabutta ben sıcak yerde üstte. Soğuk kış gecesinde soğutmalı tabuttaki oğlunu düşünerek acı çekiyor baba. O zaman diyor işte bu duayı hatırladım ve uyuyabildim ancak onca yorgun ve uykusuz gecelerden sonra…
Bizse önceki intihar olayından sonra hiç değilse intihar olmadığını, kazai bir ölüm olduğunu düşünerek müteselli idik. Hatta bu ölümün hükmi şehadet olduğunu düşünerek rahatlıyorduk. Ahlaki noktada oldukça ileri olan yeğenimizin ameli kusurlarının da bu şehadetle affolunacağını düşünerek teselli ediyorduk kendimizi.
Tarikat ehli olan akrabamızın intihar etmesi bizi oldukça sarsmıştı. Acı üstüne gelen bu acı biz oldukça hırpaladı. İntihar etmeden önce sabah namazına camiye gitmiş, çorbasını içmiş, gelip tekrar yatmıştı. Evlerinin alt katında rahmetli dedesinin evinde yalnız kalıyor, bazı geceler babasının evine çıkıyor, 'korkuyorum' diyerek babası yahut annesiyle birlikte yatıyormuş.
O gün 'arkadaşlarımla kalacağım' diyerek alt katı tercih etmiş. Ama kimseyi çağırmamış eve. Tavanda babaannesinin yoğurt vurarak ayran yapmak için kullandığı demir kancaya kısa mesafeli ip bağlayarak asmış kendisini. Ama boğazında derin tırnak izleri varmış. Anlaşılan ölümü görünce vazgeçmek istemiş, can havliyle kurtulmaya çabalamış ama nafile.
Ahmet Kemal