SON BEŞİĞİN
ZOR GÜNLERİ
Yıl
01.01.1960….. yıllarının sonlarına çok yakın, bir yılın son günü, Yeni yılın
ilk günün ilk saatleri Batı yaşayanlara göre çok, çok uzaklarda. Doğuda
yaşayanlara göre, belki çok yakınlarında, hatta yanı başlarında soğuk bir kış
günü bir ailenin sekiz çocuktan sonra belki son çocuğu (Son beşik) dünya
gelmiş.
Gelmiş ama pek çelimsiz(çok zayıf),
hasta sürekli ağlıyor. Susmak nedir bilmiyor. Doktor, iğne fayda vermiyor.
İyileşmesi mucize olur, diyorlar. Ana sütü bir ay sonra kesilivermiş. Aile
hayvancılıkla uğraştığından sığırları ve birkaç da mandaları varmış. Manda sütü
daha besleyici olduğundan, son beşik manda sütüyle beslenmeye başlanmış.
Günler, haftalar sonra yaşaması mucize olur denen çocuk, yavaş yavaş iyileşmeye
başlamış.
Çok güzel
olur, mandanın sütü yoğurdu,
Son beşik
anan seni hasta, çelimsiz doğurdu,
Ana sütün
kurudu, manda sütü nasip oldu,
Manda sütü
dertlerine derman, şifa oldu,
Sütanan
manda, yaramazlığın bizi yordu.
Emekleme, yürüme, koşma derken, son beşik
yerinde duramaz, yaramaz mı yaramaz bir çocuğa dönüşmüş. Durmak yok, ağaçlarda
daldan dala, sallanır, Ağaçlara salıncak kurur bıkana kadar sallanır.
Ağaçlardan sakız toplar, bir de toz şeker bulursa, sakızla karıştırıp yemeyi çok severmiş. Toz
şeker bulamasa kesme şeker buldu mu, çekiçle ezer toz haline getirir. Sakız
toplayacağı gününü dört gözle beklermiş. Dut ağaçlarında ki dutlar beyazlaşmaya
yeni olgunluk derecesine geldi mi. Bu seferde dut ağaçlarından inmezmiş, tabii
ayağı kayıp düşmezse. Bir zaman sonra son beşiğin gece ağlamaları başlar,
geceleri uyumaz, uyutmaz olmuş, günler sonra kulaklarının morardığını fark
etmişler, anası çareyi bilir, sekiz çocuk büyütmüş tecrübeli tabii, biraz
tereyağı ısıtılıp kulağına dökülür üç beş dakika sonra bizimkinin sesi
kesilirmiş. Geceler böyle sürerken bir süre sonra gündüzleri de olur, olmaz
zamanlarda avazı çıktığı kadar bağırarak ağlamaları başlar. Sanki bir şeylerden
korkuyormuş gibi. Çocuktur olur böyle şeyler diyorlar. Abdesti olan bir iki dua
okusun, göz değmiş olabilir, sarımsak, soğan koklat, ateşi çıkarsa patates
dilimle oku üfle başına koy, eşarpla sar, genelde faydası olurmuş. Son beşiğin
ağırı biraz azaldı mı yaramazlıklara devam. Büyüdükçe yaramazlığı da o oranda
artıyormuş. Birde ağrıları, korkuları olmasa kim durduracak onu. Neyse ki
komşuları hısım, akraba, tanıdık, evler bir birine uzak, bahçeler büyük, meyve
ağaçları bol, koştur babam koştur. Hele birde ilkbahar, yaz ayaları otların
arasında saklanır, Ağaçlara salıncak kurar sallanır, gününü gün eder. Hemen yanı başlarında küçücük iki odalı
bir evde, geçimlerini küçük bahçe ve yaşlılık maaşı ile sağlamaya çalışan yaşlı
Karı-Koca yaşıyormuş. Hem en yakın komşuları hem de akrabaları olduklarından
Son beşik sık sık, onlara gider, bazı geceler orada kalır, O yaşlı çiftin torun
sevgileriyle beslenmiş, şımarmış da şımarmış. Parayla değil ya, zaten sevgi
paylaştıkça artırmış, paylaşmak isteyen herkese yeter……
Yazarın
Önceki Yazısı