Ara Kablosu

            Yazının icadı ile birlikte insanlık büyük bir çağa adım atmış oldu tarihsel süreç içerisinde. Tarih ilmine göre ise tarihin başlangıcı olarak edilmektedir yazının insanlar tarafından icat edilmesi ve kullanılması. İlk zamanlarda yazıyı genel geçer bir hale getirmek oldukça zor bir iş olsa gerek diye düşünüyorum.  Yani ortak bir alfabe oluşturmak, sesleri herkesin anlayabileceği harflere dönüştürmek hiç de kolay olmasa gerek. Elbette bu durum bir anda da geçekleşmemiştir. Belli bir süreç içerisinde evrile evrile şekillenmiştir. Yaşadığımız dönemde ise teknolojinin gelişmesi ile birlikte yazma eylemi oldukça kolay bir hale geldi. Çünkü yazı araç ve gereçleri müthiş bir hızla gelişti. Bir zamanlar kilden yapılmış tabletlere çivi yazıları yazan; taş duvarlara hiyeroglif alfabe ile yazlar kazıyan; yazmak için papirüs, hayvan derisi kullanan insandan dijital ortamda yazılar yazan insana bu konuda oldukça gelişmiş olduğumuz apaçık bir gerçek. Hatta teknoloji o kadar ilerledi ki; artık insanın zihninden geçenler bile yazıya dökülebiliyor. Sesli klavyeler aracılığıyla insanların söyledikleri metinlere çevrilebiliyor. Bu gelişme akıl almaz bir gelişme.

 

            Günümüzde hemen hemen her insanda bulunan cep telefonlarının hepsi aynı zamanda birer yazı makinesi. İnternet aracılığıyla yazdıklarımızı tüm dünya ile saniyeler içerisinde paylaşabiliyoruz, beğenilip beğenilmediği hakkındaki fikirleri kısa süreler içerisinde öğrenebiliyoruz. Yani yazmak eylemi ve yazarak insanlara ulaşmak işlemi hiçbir zaman bu kadar basit bir hale gelmemişti. Peki, bu muhteşem gelişmenin hiç mi olumsuz bir tarafı olmadı? Elbette her gelişmenin bir olumlu bir de olumsuz tarafı vardır. Yazma eyleminin bu kadar kolaylaşması yazarak üretmenin de kolaylaşması anlamına gelmiyor. Yani insanın zihninde yarattıkları ve bunları kelimelere dökmesi eylemi aslında hiç değişmedi. Değişen yalnızca araç ve gereçlerdi. Yüzyıllar önce kil tabletlere şiir yazan bir şair ile günümüzde sesli klavye kullanarak şiir yazan bir şairin düşüncel emeği hiç değişmedi. Bunun değişmesi de zaten mümkün değildi. İnsan dünyanın en kolay ve en rahat yazı makinesine, yazı cihazına da sahip olsa yazacak bir şeyi bulunmuyorsa bir satır bile yazamaz. Hemen hemen herkesin cebinde mevcut bulunan yüksek özellikli telefonların her özelliği insanlar tarafından kullanılmıyor örneğin. Yani kişinin elinde yüksek megapikselli bir kamerası olan bir cep telefonu var ama hiç fotoğraf çekmiyor ya da çektiği fotoğraflar bir değer taşımıyor. Çünkü kişi bakamıyor ya da göremiyor. Ancak bir başkasının elindeki düşük megapikselli kamera ile değerli, harika fotoğraflar çekilebiliyor. Demek ki buradan anlıyoruz ki üretim sürecinde araç ve gerecin yüksek kaliteli olmasının üretim sürecine de çıkarılan ürüne de hiçbir etkisi yok. Özellikle sanat konusunda bu böyle. Ancak yetenekli ve üretken bir zihin ile teknolojik araç ve gereçlerin bir araya gelmesi istisnası başka.

 

            Bir zamanlar yazma işinde şair ve yazarların ekseriyetle kullandığı araç hiç kuşkusuz daktilolardı. Daktilo tıkırtıları içerisinde şiirler, hikayeler ve romanlar yazılması büyülü bir durummuş gibi görülürdü. O dönemde bende yazma hevesi içinde bir ergendim. Daktiloyu ancak devlet dairelerinde ya da yazar belgesellerinde televizyonlarda görebiliyordum. Ulaşabildiğim en pratik yazı araç ve gereçleri kurşun kalem ile defterdi. O da elbette öğrenci olduğum için. Bir daktilom olmasını o kadar çok istemiştim ki. Eğer bir daktilom olsaydı hiç kuşkusuz büyük bir yazar ya da büyük bir şair olacağımı düşlerdim. Yaşıtım olan arkadaşımın babası adliyede mübaşır olarak çalışmaktaydı. Daktilo o dönemde adliyelerde kullanılan en mühim yazı gereciydi. Arkadaşımın babasının yazma ile pek işi yoktu ama işi gereği daktiloya en yakın kişilerden birisiydi. Genellikle görevi gereği sıkça daktilo taşıyordu. Arkadaşımın evinde eski daktilolarda bulunmaktaydı. Ama arkadaşımın da daktilo ile herhangi bir işi yoktu. O kadar özenirdim ki arkadaşıma o daktilo bende olsa neler neler yazardım diye. Ancak sonradan anladım ki bu şekilcilik yalnızca bir yanılsamadan ibaretti. Yazacak ve yani anlatacak bir şerleri olanlar gereçlerin kalitesi ile pek ilgilenmezler. Yani yazacak bir şeyleri varsa insanın, kil tabletlere de yazabilir, taş duvarlara da yazabilir, tahtalara da kazıyabilir, papirüslere de yazabilir, kağıtlara da yazabilir ve yazarken el yazısını da kullanabilir, daktilo da kullanabilir, bilgisayar ve hatta cep telefonu da kullanabilir. Anlatacak yani yazacak bir şeyi yoksa da neye sahip olursa olsun yazamaz. İşte denklem bu kadar basit ve anlaşılırdır yazma hususunda. Elbette burada yazı araç ve gereçlerinin son derece önemsiz olduğunu filan anlatmak niyetinde de değilim. Yazı araç ve gereçleri son derece önemlidir. Hatta çoğu zaman yazar ya da şair için teşvik edicidir. Yani el yazınız güzelse, el yazınızı beğeniyorsanız daha çok yazmak istersiniz, daha uzun yazmak istersiniz. Ancak yazı araç ve gereçleriniz rahatsız edici ise fikirlerinizi yazıya dökmeniz zor bir hal alır ve bir yerde teşvik edicilik bulunmadığı için vazgeçebilirsiniz. Ben kesinlikle araç ve gereklerin önemsiz olduğundan bahsetmiyorum. Yalnızca bu araç ve gereçlerin bir amaç olmadığından bahsetmeye çalışıyorum.

 

            Bahsettiğim bu farkındalığa ulaşmam ilk gençlik yıllarımdan bu yana epey bir zaman aldı. Yazı ilhamının yazı araç gereçlerinden daha mühim olduğunu bizzat deneyimledim ve öğrendim. Yazma hususunda bir diğer eksikliğim de kuşkusuz disiplinsiz ve dağınık yazmam. Bunu ise yazmanın benim için bir amaca dönüşememesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Yazmak benim için bir savunma mekanizması, bir tür terapi şekli çoğu zaman. Önek vermem gerekirse eğer ben yabancısı olduğum bir yere gidersem ve orada beklemem gerekiyorsa muhakkak yanıma defter ve kalem alırım. Özellikle bir masa ve sandalye varsa yazarak kendimi oraya hiç yabancı hissetmem. Hatta öyle ki yazmaya başladım mı etrafta olan biten her ne varsa bir anda önemini yitirir. Zaman çok hızlı bir biçimde geçmeye başlar. Şimdilerde yanımda bir defter taşımıyorum elbette bu iş için cep telefonumu kullanıyorum. Artık cep telefonlarının ekranları büyük ve şarjları uzun gidiyor. Elbette cep telefonu bir defter ile kalemin yerini tutmuyor. Beyaz kâğıda yazmak ayrı bir keyif ta ki yazmaktan ellerim yorulana kadar. İşte bu durumdan hoşlanmazdım. Zihnim dolu olur çoğu zaman ama elim yorulur. Elim zihnimin doluluğuna yetişemez. Bu durumun tersi de mümkündür elbette, olmuştur da.

 

            İnsan alışan, kolay alışkanlık edinebilen ve edindiği bu alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçemeyen bir varlık. Şöyle ki el yazısına alışan insan muhtemelen daktiloya alışmakta zorluk yaşamıştır. Daktilo ile yazmaya alışan insan ise muhtemelen bilgisayar ile yazı yazmaya geçişte zorluklar yaşamıştır. Kolaylığa geçmek için zorluk yaşamak; oldukça ironik bir durum. Tüm bu teknolojik gelişmelerin temelinde elbette hem insanlar için hem de içinde yaşadığımız gezegen için faydalar vardır elbette. Dijital ortamda yazı yazmak kâğıt kullanımını ve dolayısıyla kâğıt üretmek için ağaçların kesilmesini önler örneğin.  Ayrıca yazılanları taşıma kolaylığı da sunar. Bunlar ise paha biçilemez faydalardır.

 

            Yazma hususunda yazmak kadar önemli olan bir diğer husus ise hiç kuşkusuz okumak ve okunmaktır. Her yazar ve şair okunmak için yazar. Ayrıca yazmanın olmazsa olmaz şartı da hiç kuşkusuz okumaktır. Okumayan, okumayı sevmeyen bir kişi yazamaz da. Yazsa da yazdıkları bir şeye benzemez, olgunlaşmamış meyveler gibi tatsız tuzsuz bir şey olur yazılanlar. Çoğu yeni başlayan yazarda da okumanın eksikliğini çok net bir şekilde hissedebiliyorum ve gerçekçi bir özeleştiri de bulunmak gerekirse bende bu yazar adaylarının arasındayım.

 

            Teknolojik gelişmelerinde okumak üzerine çok olumlu etkileri oldu. Artık okurlar kütüphaneler dolusu kitapları taşımak zorunda değiller. Cep telefonu gibi cepte taşınan bir cihazda bile bir kütüphane kitabı taşımak ve her an okuyabilmek mümkün. Ancak kağıda basılı kitabı okumaya alışmış olan insan maalesef dijital ortamdaki dijital sağlayıcılarla kendisine sunulmuş kitapları okumakta da zorluk çekiyor. Bu zorluğu göğüsleyen okurlardan birisi de benim. Bilgisayar ekranından ya da cep telefonu ekranından kitap okumak hususuna alışabilmiş değilim. Ancak bu ekranlardan saatlerce dizi ve film izleyebiliyorsam, kitap da okuyabilmeliyim diye düşünüyorum.

            Gelelim bu yazıyı yazmama neden olan eylemime. Geçenlerde internette bir alışveriş sitesinden bir dönüştürücü ara kablosu siparişi verdim. Bu dönüştürücü ara kablosu ile cep telefonuma fiziksel bir klavye bağlayabilecek ve klavye ile cep telefonumda yazı yazabilecektim. Cep telefonumun kendi dijital klavyesini de kullanabilirdim elbette. Ancak ya parmaklarım çok büyüktü ya da dijital klavyenin tuşları çok büyüktü bir türlü yazamıyordum. Yazarken yapılan hatalar beni yazmaktan soğutuyordu. Yani “a” harfine basıyorum ama “s” harfi yazıyor klavye. Bir başka harfe basıyorum bir başka harf çıkıyor. Açıkçası bu durum beni, usandırdı. Halbuki bilgisayarda yazarken hiç böyle sorunlarla karşılaşmıyordum. Bende bu sorundan kurtulmak için dönüştürücü ara kablosu kullanarak cep telefonumu bir bilgisayar yazı makinesine dönüştürmeye karar verdim. Verdiğim bu kararı uyguladım da.  Aslında sesli komutlarla yazı yazmak da mümkündü ve oldukça kolaydı. Ancak öncelikle her yerde sesli konuşamıyor insan ve şiir, hikâye yani edebi bir eseri konuşarak yazamadığımı fark ettim. Bu sesli komut ile yazma fikrinden bu sebeple vazgeçtim. Sipariş ettiğim dönüştürücü ara kablosu geldi evde bir zamanlar lazım olur diye ucuzluktan aldığım klavyeyi cep telefonuma bağladım. Elbette bu yeni yazma durumuna da alışmam gerekiyordu. Ancak daha tuhaf bir durumla karşılaştım. Her zaman yazacak bir şeylerim olduğuna inanan ben hiçbir şey yazamıyordum. Tabiri caiz ise dut yemiş bülbül gibi kalmıştım. Klavye önümdeydi, hiçbir engelim yoktu. Ama yazamıyordum. Bir şiire başlamak istedim, olmadı. Bir hikâyeye başlamak istedim o da olmadı. İçinde bulunduğum durumu yazayım dedim onu da yazamadım. Yazmaya bir türlü başlayamıyordum. Sonra cep telefonumu ve bağlı klavyeyi masadan kaldırıp yerine defter ve kalem edindim. Bir anda tutukluğum kayboldu ve yazmaya başladım. Biraz sonra ise bu tutukluğun sebebini anladım kendimce. Anlamlandırma ile ilgili bir durumdu bu. Ben cep telefonunu hiç yazı yazma aracı olarak anlamlandırmamıştım ki. Cep telefonu benim için birilerini aradığım, canım sıkıldığında sosyal medyada komik videolar izlediğim bir cihazdı yalnızca. Üretirken hiç kullanmamıştım cep telefonunu. Bu yüzden yazmak ile cep telefonunu bağdaştıramıyordu zihnim. Aynı durum okumak içinde karşıma geçiyordu. Cep telefonuma bir uygulama indirdim. Bu uygulama ile bir kütüphane dolusu kitap avuçlarımın içinde oluyordu. Ancak her ne hikmetse ben cep telefonundan kitap okuyamıyordum. Cep telefonunu bırakıp matbaada basılmış kitabı elime aldığımda sular seller gibi okuyor keyif alıyordum ama cep telefonundan okuyamıyordum. Gerçi aynı durumu bilgisayar ekranında da yaşamıştım. Anladım ki ben cep telefonunu yazmak ya da okumak için bir araç olarak kodlamamışım zihnime. Bu kodlamayı değiştirmeye çalışıyorum şimdilerde. Biraz zorlanıyorum ama kodlamayı ben yapmışsam bende değiştirebilirim diye düşünüyorum. Aslında yazmak ve okumak konusunda biraz da paslanmışım. Bu pası da kazıyıp atmam için biraz çaba ve emek harcamam lazım biliyorum.

 

            Velhasıl-ı kelam bir işi yapmak için araç gereç elbette önemlidir. Ancak o iş, o işin gerçekleşme amacı ve o işi gerçekleştirenin yeteneğinin önemi asla araç ve gerecin gerisinde kalamaz. Öncelikle insanın anlatacak, yazacak bir şeyleri olmalı.

( Ara Kablosu başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 17.05.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu