Bükerdi dudaklarını ısırıp Neriman..  
Yaman kadındı vesselam. 
Taşı sıksa, tuz buz. 
Yanıyordu hava, yangınlardaydı göğü ilinin. 

Su değdiremezdi kimse onun eline. 
Seviyordum onu tüm deliliğimle. 
Deli hayallerime konuk ettim onu yıllarca. 
İsteseydim, üşenmeseydim, isteseydi severdi seher vakitlerinde onu sevdiğim gibi beni o da...

Neriman... 
Hayallere daldiran yanın belkide baldıran çiçeğinin zehirli yanı. 
Kimsesizleşir mi küpçü hanı bilmiyorum lâkin, tereyağlı baklavaları uğurladıkça mideme, gözlerimi yumuyorum sana.
Orada sen ve ben, birlikteyiz adeta.

Artıyor Sicilyanın lav püskürtüsü, yıldızlar parıldar irislerinde. 
Göğsünde sabahlarım yeşilinin. 
Mavinde huzur bulurum. 
Soğur öfkelerim. 
Dingin sular akıp gider. 
Çakıl taşları ufalanır, tamburlandıkça... 
İvmelenir yanım, sen aklımı çaldıkça.


--------------

Kısa çizgilerle araladım arasını ilkinin, Neriman.
Yaman kadınsın vesselam.
Yüklensem tüm ağırlığımı kalbine, taşırsın da.
Sen beni deliliğimden, tanırsın da.

Kırmızı karanfil takamam sol göğsüm üstünde yok cep.
Sevemediğim adlar malûm Teb...
Fırlattım say ki rüzgar çaldı uçup gitti kep...
Estonya güzel şehridir sessiz ve sakin...

Derken ayaklarım ağrır keçesi eridi potinlerimin.
Lâkin direnirim üşengeçliğimden acılara.
Onlar sürüsüne bereket, nefsani aromalı şerbet diklemişler...
Ki onlar güle oynaya seni bana, ispitlemişler...

İstiflemişler, aktardığın ne varsa... 
Sanıyorlar ki; kendilerini ak, diğerlerini kara..
Kedi silkeliyor her yıl, zara.
Uzayıp gidiyor boylu boyunca, sıra.

Neriman... Ah Neriman.. 
Ceketimi dut ağacına astığımdan beri, kaşınır sırtım.
Var üç beş milyonluk, yatırım...
İsterdim olsun birkaç tırım...
Vergi dairesinde yokmuş hiç hatırım...

............. 

Noktalandı bir diğeri Dört bin kelimelik şiir bir şey mi ?
Kiraz dudakların ıslaksa, vere bakkaliye seslende selpak.
Sürme gözlüm, elma yanaklım, servi boylum... Neriman...

Adımlasan muhitte, pencerelerinde hanelerin yaşanırdı bayram. 
Çocukların sesleri çağıldardı, nehir suları gibi... 
Adımlasan, yer taşırdı başının üzerinde seni.

Salınıp tüm sokakları dolanırdı güzelliğin. 
Dolandıda, aydınlattı ay yolunuda karanlıkta. 

..... 


Sonra dedim sonra, öncelerimi kazıyıp geldiler.
Kaz beyinliler..
Ziyanı yok...
Hâlâ dertmişim kimine 
Çektim bombanın pimini 
Kapımda yatmıyor, Cooper Mini 

Düşmüyorum misal, peşin sıra kimilerinin 
Olmuyorsa olmuyordur iyi mi 
Tak DVD ye filmi 
Otur izle 
Uzan izle 
Uyu 

Arızalanmış tavanında salonun lambasının duyu 
Silme ağzına kadar su dolu kuyu 

Derdim, yaşasaydı engin bilgi birikimli dedem 
Yaş alıp götürüyor beni toprağa, ne diyem ? 

Nihayetinde, Birlenip zehrin başında rolünü oynuyor kimileri.
As balkon mermerine, arap sabunuyla yıkayıp kilimleri.

Nemdendir sersemliklerim. 
Üzgün değilim.


Yanıyor böğrüm, acı mı kattın aşa ?
Sırtın denk gele Neriman , taşa...


.........


Hâşâ...
Kim oluyorumda alıyorum canını veren değilken... 
Varlığına kaldırıyorum çay bardağımı.
Anmak istemiyorum adını, yokluklarında.
Kal öylece...
Gönlü sana düşenin gönlünde.
Kal öylece, Neriman.

Aman ha sakın, şeytanına uymaktan.
Tıka kulaklarını yum gözlerini uydurulmuş lakırtılara..
Oluyor güzel verdim sevdiklerime, ara...
Yum gözlerini, tıka kulaklarını bağır bağır uğultulara..

Neriman...
Sen biber közlerdin,, kediler aldanırdı.
Sen, özlerdin bilinmezi...
Susar izlerdin...
Güler izlerdin.
İzbe yerlerde, izin kalmış sanki...
Gözlerin fincanımda kahve, hatrına müzikler yıllanmış...

Kurguları Manas'ı yaşatır. 
Günbegün çevremden çevrene laf aşır.
Kal kesil , şaşır...
Bardak , hacmi neyse o miktarı taşır...


Hâsılı...
Görmediklerimizi hayal, gördüklerimizi var sayarız...
Aldanırız...

....

Aldandıkta... 
Artık sağır kulaklarımız. 
Yandık, kül olduk. 

Boğulduk yem... 
Aklım serden uçtu gitti. 

Kondu tellerine, ayedaşın... 
Çok konuştuğumda geri dönüşleri ahalinin tehditimsiydi ; kaşın...  
Temenniydi veyahut...

Özlenen günler uzaklaşıyor... 
Östrojen basılı but hayallerim, ocakbaşında yoklar...

Tencerede makarna haşlanıyor... Hisseme adanmış dünya, yaşlanıyor... 

Neriman, neresindesin ömrümün ? Neresindeyim kördüğümünün?

.....

Körün gönyesi şaşmakta... 
Akıyor akıl, algı tutuşmakta. 
Sapıyor istikametin. 
Oluruz biz, ölüp metin...

Kızgınlığım kendime.. 
Gider ayak, inatlarımın iplerini kestim... 
Azat ettiğim tutkularım, hür.. 
Kısarım sesimi, çıkmayıversin gür...

Neriman, sür... 
Gidelim alabildiğine hızla. 
Kalalım, çift göz sevdalılarımızın manzaralarında... 
Kalalım, gönüllerinin tuvalinde.. 
Kalalım, hiç kaybolmayacak gibi.

.......

Neriman... 
Zalim olan insanlar mı yoksa söyle ne ?
Zaman...
Nerelere açılır, soruların çıkışı.?
İnsanlardan sıyrılıp, kendimizi baz alsak...
Ne der elalem, ne güzel olur hem duymasak...

Düşüncelerimizin klasörü karmakarışık 
Yine onu toparlayan bizsek,
Neden? 
Uzaklaştırmak için etkenleri, atmıyorsak dirsek...

Birbirimizde benzerlikler var, birbirimizden saklamaya çalıştığımız...
Saklayalım.
Birbirimize yakınlaştırır bizi zaman...
Uzaklaşmayalım..

....

Neyi yakaladım sende ? 
Baston sesi aceleci, acem camisinden davet... 
Sol yanımda Sûrû bekleyenler,, ortasındayım kopacak kıyamet... 

Onlar mı şanslı yoksa, 
Ben demeyi sevmeyen ben mi ? 
Kurtulabilirim sanırım ölmeden şu cendereden...
Hayat kimine göre acımasız, kimine görünür Pamuk şekeri pencereden...

inancım üzerine, var her şeyi not eden...
Ediyorum kendimi durduk yere heder.
Oysa neresinden başlayacağım belliyken...
Ucunu aramam sorunların...
Neriman,, farkında mısın ?
Yükleneceğim yine kendime, kendimi bulmak için...

.....

Kalemimi bileylettirdi bana gülüşü...  
Suç üstü bakışlarını yakaladım, gözlerimle. 

Öpmek istedim, katrelerini. 

Uzattım elimi, tedirgindi vakit... 
Nakit intiharları var, gelmeyenlerimin...

Söylenip duruyorum susuyorum duyuyorlar... Biliyorum.
Sorma bana bir şeyler... 
Bilmiyorum.

Şimdi sana nasıl ses fırlatsın dilim ? 
Karışır il, kopar film. 
Biter pilim,, malûm güneş dikleniyor...
Deliliğim uykuda, pirelenir alnımda tuz damlacıkları...

Sahi seni bana ne uğrattırdı ? 
Yoralım mı hayra ? 
Yoksa, salınır mı canın rampa aşağı ?
Soru işaretleri , vezir misali...

Rezil mi hâlin ? Dağınık mısın, küsüp zamana?
Bağdaş kurup otursun taze çekilmiş yemen çekirdeği kahve, damağına...
Aklında sakla beni, ulaşayım ayın yarınlarına...

Onu bulurum umudum, hâlâ var.. 
Bela sarıyorum başıma yâr. 
Geçiyor bulutlar, bırakmadan ağırlığını... 

Sağır bu yüzden buralara sığırcık kuşları.
Eskittim silindi klavyemin tuşları 
Önüne gelen, beni suçladı...

.....

İlhamım da öyle, varsaydım... 
Yoktular.
Rüzgar esti, buram buram koktular.
Kaçışlarım oldu... 
Korktum, say.
Dudaklarına kalbinden, tebessümler yay...

Ve gök, mavi midir ? 
Ya deniz... 
Algler. 
Kaç hayalimi sırladım yıldızlarına... 
Bilmiyorum.

Yağmuru bekledim, serinliğini günün...
Sürpriz bir ayrılış... 
Grilerini yüklenip, gitti bulutlar...
Hani kalsiyum deposuydu ya, dutlar.
Dökülüp yerlere birer ikişer, kurudular...

Zaman işte... 
Zaman.
Vakti var derler hani... 
İşte öyle. 
Üç noktayla sürüklenen cümlelerin şairidir , kalbinin inceliği...
Sen bil...

Bilmeli mi acı saçan dili, alemin ?
Sen bil...
Bu gök mavi, bu deniz , bu okyanus..
Olabilir mi, fanus ¿
 
....













( Neriman başlıklı yazı manas-turk tarafından 19.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu