Sandı'dan Silinen Sili-1
Sili yorgundu.Uzandığı çaput doldurulmuş yatağının üzerinde dinlenecek uzun bir gecesi olmasına rağmen yağmurların bataklar etmiş çamurlarında zorluklarla yürürcesine yorgun.Ne olmuştuda birden bire bu girdabın içinde buluvermişti kendisini,neydi düşünce denizlerinin içinde hiç durmamacasına kulaçlar atarak hiç bitmeyen yolculuğun bir bilinmeyene yüzen yolcusu durumunda olmak,varmak istediği kıyılara varamamak?.3 yıl olmuştu köye çoban duralı.Yıllığını veriyorlar,yakacaklarını temin ediyorlar,keşikleşe (sırayla) her daim yemeğini getiriyorlardı.Görünüşte sırtı pek,karnı tok hiçbir sıkıntısı yoktu.Karlar sularının erimeleriyle koyaklara doğru küçük taşlar ve çamurlar getirerek akarlar.Bu akışlar zaman içinde taşları kuma dönüştürür.Önce çamurlu olan bu sular akışlarıyla kumlu yerlerde şeffaflaşırlar.Sular çoğaldıkça koyu mat bir yosun yeşilimi görünüme dönüşür sonrada daha büyük sulara karıştıkları zaman mavileşirler.Suların çoğalıp mavileştiği gibi Sili'nin içindeki sıkıntıda koyuların en koyusu,karaların en karasıydı.Koyunları taa sabahın ilk uyanışıyla erkenden topluyor,derelerde tepelerde güneşin tüm sıcaklığıyla çöküşüne kadar güdüyor,köyün Soğla Gölüne karışan ırmağında hayvanları sulayıp bir ağaç altına dinlentiye yatırdıktan sonra,gün inimiyle hayvanları bu yattıkları yerden kaldırıp,tekrar otlamaya götürerek,akşamın çöküşüne kadar otlatıp,güdüp,bitişten sonra kaval çalarak köye dönüyordu.Kendi kendine öğrenmişti kaval çalmayı.Kavala ilk sahip oluşunu ve üfleyişini düşündü.Sili'nin Babasıda çobandı.Babası yaşlanınca kavalı ona ilk verdiği zaman dünyalar onun olmuşcasına çok sevinmişti.Geçmişti bir köşeye,Babasından gördüğü şekilde,Babasının üflediği yerden üflemiş ve deliklerini tuttuğu parmaklarınıda kaldırıp indirerek,kavaldan çıkan seslerin ne olduğu anlamında fikirler yürüterek,bu sihirli aletin sırrını çözmeye çalışmıştı.Kavaldan çıkan seslerin güzelliğe dönüşmesi,parmakları,kalbi ve dudaklarıyla üflemesi arasında bir kesişmedeydi.Bu meydana gelen kesişmelerdeki netliği bir gün yakalayacak,sihirli büyüleyici seslere dönüştürecekti.Babası ve Anası peşpele öldükleri zaman çok küçük yaşlarda üzerine büyük yükler bindi.Dünya'da yapayalnız kalmıştı.Ona sahiplenecek bir akrabaları yoktu belkide vardı kendisi bilmiyordu.Ara sıra Yusuf Dayı dediği birileri yanlarına gelir Babası onunla yarenlik yapardı.Yusuf Dayı Bozkır'a yakın Akçapınar köyünde ikamet ediyordu.Elinde devamlı bir sepet taşırdı.Bu sepetin içinde saman doluydu ve samanların arasında yumurtalar vardı.Yusuf Dayı elinde bu sepetle o köy senin bu köy benim misali devamlı gezerdi.Sonradan öğrenmiştiki bu içi samanla dolu ve içinde yumurtaların olduğu düşünülen sepetin esas ana maddesi samanlar arasına gizlenen tabanca mermileriymiş.Bir kaç yumurta göstermelik olarak sepetin üst tarafında duruyor,alt kısmındaki mermiler sipariş üzerine,sipariş sahiplerine teslim ediliyormuş.Yusuf Dayının geçimi buymuş.Yusuf Dayı'yı köyüne gidip ziyaret ettiğinde,Yusuf Dayı mermi temin ettiği çevresi tarafından Sili'ye 3 yıldır olduğu bu köyde çobanlık işini ayarlamış,Sili ayakları yere basmamacasına sevinçten havalara uçmuştu.Koyunları,kuzuları,büyükbaşları otlatırken her hayvanı tek tek öpüp koklarcasına seviyor,kendiside hayvanların erişemeyeceği yüksekçe tepelerden elleriyle otlar kopararak bazılarına seve okşaya yine elleriyle bu otları yediriyordu.Kavalı artık sihirli sesler çıkarmaya başlamıştı.Yanık çok yanık çalıyordu.Belkide garipliğinin içindeki tözü kavalından dışa taşıyor,gökyüzünün sonsuzluklarında perde perde yol alıyordu.Sili bir gün yeşil çayırların üzerine sırt üstü uzanıp gökyüzü semalarının uçsuz bucaksız derinliklerine bakıyordu.Babası geçmişlerde,ölündüğü zaman oralara çıkıldığını söylemişti.Acaba Annesi ve Babası oralardan Sili'yi görüyorlarmıydı?Anası ve Babası aklına gelince gözleri ıslandı,kaskatı kesildi.Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.Hayvanların bazıları otlamaya devam ederken,bazıları acayip acayip onun bu ağlayışına bakıyorlardı.Bu bakışlardan utanır gibi oldu.Gözyaşlarını kolunun yeniyle sildi.Derin derin iç çekip tekrar yalnızlığını unuttururcasına kavalını eline alıp,içli içli üflemeye başladı.Sili kış geldiği zaman kendisine köylüler tarafından verilen,köy odası olarak tabir edilen mekanda yatar,kış arası karların erimiş duruma dönüşmesi,havaların hayvanların çıkacağı bir şekil almasıyla,birazda kış boyunca ahırda bunalmalarından dolayı,hava alsınlar adına,şartlara göre ahırlardan hayvanları toplayıp,yine bir yalancı yayım işi yapardı.Yalancı yayım işi yarı kar yarı topraktan dolayı ot olmaması nedeniyle söylenen bir terimdir.Buradaki esas maksat hayvanın dışarıda hava almasıdır.Nitekim uzun kış geceleri biter karlar kalkar,ekinler göğerir.İlkbahar gelmiştir.İlkbahar düşlerin gerçeğe dönüşmesi demektir,insanın içinde taptaze hücreler oluşmasına neden olur.Hayvanlar doğumlar yapıp yeni yavrular dünyaya getirmiş,her yerde,herşeylerde bir canlılık başlamıştır.Kuzuların doğumla birlikte çok cılız olanları,analarını ememeyenler köylüler tarafından evlerdeki odalara sarılıp sarmalanıp alınır,biberon kullanarak süt içirilip güçlenmeleri sağlanır.Tabi mümkün mertebe kuzu ve ana birlikteliğide sağlanır.Kuzuların bir başkadır tatlılıkları,oğlakların daha bir farklıdır analarından süt emişleri.Bunları görmek insanın yaşadığını hissetmesidir.Köylü artık yavaş,yavaş yayla havasına girmiştir.Yaylalarda yağan karlarla otlaklar çoğalmıştır.Tarlaların ekili olması hayvanların otlamalarını zora sokmuştur,bundan dolayı yayla için hazırlıklar yapılır.Eşeklere döşekler yorganlar ve yayladaki kullanacakları aletler,edavatlar yüklenir,hayvanlar çoban eşliğinde önlere sürülür,Bahar mevsimin meydana getirdiği seher yelinin ayazıyla birlikte yayla yollarına düşülür.Yayla yollarında uzaklarda bir yerlerden guguk kuşunun 3 kez öttüğünü duyarsınız.Bu kuşa bazı yerlerde yusufcuk kuşuda derler.Yusufcuk kuşunun birde hikayesi vardır.Bu kuşları asla gören olmamıştır.Sadece seslerini duymuşlardır.Köylüler bir kadının 3 çocuğunu yıkarken su değil sütle yıkadığını,bu çocuklardan zeliha olan kız kardeşlerinin sütten boğularak öldüğünü ve bu yüzden Tanrının öbür kalan 2 çocukta boğulmasın,ölmesinler diye çocukları kuşa çevirerek kuş olup uçtuklarını ve kıyamete kadar bu kuşların hep böyle belirli saatlerde görünmeden öterek kız kardeşlerini arayarak,birbirlerine kuş diliyle sorduklarını söylerler.Ötüşlerinin anlamı şudur.1.ötüş "Yusufcuk Bulabildinmi?" 2.ötüş "Bulamadım Yunuscuk" 3.ötüş"Bende Bulamadım Kardeşimizi Aramaya Devam Edelim"Onların Dedeleri,Babaları onlara öyle anlatmışlar ve öyle öğrenmişler bu böylece buralara kadar anlatıla anlatıla Yusuf ile Yunus'un kızkardeşleri Zeliha'yı arama efsanesine dönüşmüş.Tanyeri ağarmaya başlarken uzaktan Hüt Hüt kuşlarının insanın üzerinde unutam yacakları etkiler bırakan sesleri duyulmaya başlar.Onların hüt hüt diye çıkardıkları sesleri hiçbir kuş bu şekil ahenkli ve güzel çıkaramaz.Sili davarın kontrolunu sağlayacak beceri ve maharete erişmiştir.Acemiliği tamamen gitmiş bazı ıslıklar ve ara sırada gidiş düzeninden çıkan bir hayvana aytt diye bağırarak bu sesi duyan hayvanın tekrar yürüyüş düzenine girdiği görülmüştür.Sili tüm bu becerileri çoban Babasından öğrenmiştir.Koyunlar bir başı çekenin arkasında giderlerken keçiler devamlı güzergah düzenini bozarlar.Sili gözleriyle devamlı keçileri izleyerekten,güzergahtan çıkan keçilere tekrar ayyytttt beçi beçi beçi diye daha uzun komutlar vererek bağırır.Keçi bu sertlik ve üsteliyişle tekrar yürüyüş düzenine girer.Komşu köyler olan Kayacık ve Çiftlik köylerinin Korusunun arasındaki yoldan sürülerle Torosların İç Anadol'daki kolunun tepelerindeki yaylalara doğru yol alırlar.Birkaç yerde molalar vererek,bu molalarda azıklarını çıkarıp yiyerek,dinlenerek Yalıhüyük kasabasının Gölcük Yaylasınıda aşarak Sandı yaylasına varırlar.Yaylacıların yaz bitip dönmelerinin ardından geçen kış şartlarından hasarlar gören yayla evleri onarılır,ağılların çitleri yeni baştan güçlendirilir ve herşey bittikten sonra yaylanın hayvanlarla birlikte nefes alıp yaşaması başlar.Sili'de bir tol'a yerleşmiştir.Sabahleyin ilk işi hayvanları baharın çayıra çimene çevirdiği otlaklara götürecektir.Genelinde Avrani (Avrana Seydişehir ilçemizin toros dağlarında bir köyü) tarafındaki Tınas'a ve Camızuçtu taraflarına gider.Tınas'tan Soğla gölünün masmavi görünümü ona tarifi anlatılmaz duygular yaşatır.Hayvanlar otlarken sırtını bir çam ağacına dayar ve alır eline kavalını,taşıdığı duygular kapsamında yanık yanık sesler çıkarırcasına üfler kavalından.Sili'yi kavaldan çıkan bu sesler duygulandırır,içlendirir.Çam ağaçlarından sıyrılan bu sesler dağlarda yankılanarak uzak çok uzak mesafelere kadar akisler yaparak bir başka yerde bir göçebe çadırlarından duyulur.Bu çadırlar yörük obalarıdır.Kıl çadırlarını kuran yörükler Serik tarafından bu yüksek yerlere develeriyle,hayvanlarıyla gelip otlaklara konuşlanmışlardır.Devre bu obaların 14 yaşlarındaki en güzel kızlarından biridir.O obadaki diğer kızlara benzemeyen farklı bir fiziki görünüme sahiptir.Genelinde yörüklerde mavi göz,sarı saç ender rastlanır özelliklerdir.Obalarını kurduklarından bu yana uzaklardan gelen bu kaval sesleri adeta kendisini çağırmaktadır.Birgün obadan çıkıp bu sihirli sesin olduğu yere gidecektir.İçindeki dürtü Devre'yi sürekli bu şekilde güdüsüne alır.An olur böyle bir fırsat çıkar.Obada kendi koyunlarından biri kaybolur küçük kardeşi,Babası,Annesi değişik değişik yerlerde koyunlarını arayacaklardır.Devre kaval sesinin geldiği yere gitmeyi kafasına koymuştur.Bu artık yakaladığı en güzel fırsat olarak düşünülmeli ve hemen bu fırsat değerlendirilmelidir.Devre koyun arıyormuşcasına süratle kaval sesinin geldiği yöreye doğru haraket eder.Sese doğru yaklaştığını hayvanların otlarlarken çıkardıkları çan seslerinden hisseder.Kalbi elinde olmayan bir hızla sanki göğsünden çıkacakmışcasına atmaya başlar.Ne biçim çarpıştır bu?,bir türlü kalbinin böyle hızlı atmasının önüne geçemez.Kınalı keklikler gibi sekip bayırları aşarak tepelik bir yerden gelerek bir çam ağacına yaslanmış vaziyetteki kaval çalan Sili'yi ve onun otlayan hayvanlarını görür.Hafif hafif yaklaşarak Sili'yi daha yakından görmek ister.Heyacanı had safhadadır.Biraz daha yaklaşınca kuru dallara basması neticesinde Sili Devre'yi farkeder.Yerinden hışımla kalkar,aman Allahım rüyadamıyım der içinden,bu görüş,bu bakışla içinde tuhaf bir ürkü oluşur.Devre'nin büyüleyici güzelliği karşısında katır tepmişcesine soluksuz bir süre ona bakar.Şaşırmıştır,şaşırmayla birlikte dili tutulup her taraflarını ateşler basmıştır.Devre gayri ihtiyari gülüverir,kendisini toparlayıp "Koyunumuz kayıp,onu arıyorum" der.Sili titrek ve nerdeyse ağzından çıktığı belirsiz ses tonuyla ve kendi sürüsündede göz gezdirerekten "Bakabilir arayabilirsin" der.İkiside çok gençtir,birbirlerini bu ilk görüşten çok beğenmişlerdir.Bu beğenme voltajı yüksek vücut elektriklenmesine neden olmuş,heyecanları had safhalara ulaşmıştır.Yine farkettirmeden sürünün içerisinde Devre'nin kayıp koyunu aranırken birbirlerini yan gözlerle incelemektedirler.Ara ara gözleri birleşir,kaçırırlar başka yönlere gözlerini,suç işlemiş gibi utanırlar,kızarırlar.Çok istemelerine rağmen dilleri tutuk kalır konuşamazlar.Devre çok yakından gördüğü Sili'den etkilenmiştir.Teşekkür edip ondan ayrılır tekrar geldiği yöne doğru kaçıverir.Sili farkettirmeden koyun sürüsünü bırakıp Devre'nin peşi sıra takibe başlar.Kimdir bu kız,nerden gelmiştir,neyin nesidir.Koyun sürüsü şu bu derdinde değildir.Rüyamımıdır bu yaşadıkları yoksa gerçekmi?Gerçek gerçek olmasınada gökten inen bir perimidir bu kız?Onun çam ağaçlarının arasından koşuşlarına biraz yavaş biraz çam ağaçlarının arkasına sinerek gözdende kaybetmeyecek şekilde bir takibat başlatır.Camızuçtunun sol tarafındaki aşağı doğru  bir tepe üstündeki bayırımsı yeşillik alanda obalarını görür.Devre yavaşlamış arkasına,izlenip izlenmediğine bakmaktadır.Sili Devre'nin arkasına dönmesiyle ona izlediğini farkettirmemek adına korkuyla karışık bir heyacanla bir ağaç arkasına saklanmaya çalışır.Devre bu saklanmayı görmüş ve çok sevinmiştir.Sili ağaç arkasında kalbi küt küt atarken obaların yörük obaları olduğunu düşünür,bu güzeller güzeli kızda yörüklerin kızıdır.Sili'nin kendisini gösterme ve saklanma arasında iyimi yada kötümü yaptım ikilemi oluşur.Devre'ye ise çobanın kendisni takibi bir güven vermiştir.Sili tekrar gizlene saklana Devre görmesin diye ağaçlar arkasından gizlene saklana sürüsünün başına döner.Devre ise obasına gelmesine rağmen heyecanı  halâ devam etmekte kalbi küt küt vurmaktadır.Bir süre sonra kaybolan koyunu Babası bulmuş ve koyuna Devre öyle bir sarılmıştırki ona bu imkanı onun kaybolması yaratmıştır.Nasılda bakmıştır kendisine kalbini kökünden çıkaracak şekilde tüm vücudundan ateşler çıkartan bir bakıştır bu bakış.Devre bu bakışların,kara saçlı kara gözlü bu oğlanın etkisinde kalmıştır.Bu karagözlü oğlanı tekrar görecektir.Bir fırsat bulup muhakkak tekrar görecek hatta adını soracaktır.Sahi adı nedirki?Kafasından çeşitli adlar çıkarır ama hiçbirisini beğenmez.Sili tuhaf bir heyecanın içindedir.Ne olduğunu bilmediği bir duygu tüm bedenini istila edercesine sarıp sarmalamıştır.Oradan ayrılıp koyunların başına geldiği zaman sürüyü alacele kontrol altına alıp daha içli ve daha istekli kavalını çalmaktadır.Şimdi kafasında sadece bu güzel kızı,çiğdem çiçeklerini andırır yörük güzelini düşünmektedir.Devre Sili'nin uzaklardaki kaval sesini duymakta heyecanı oturduğu çadırda tebessüme dönüşmüş vaziyette yüzüne yansıyarak,bu sihirli müziği,karagözlü çocuğun yanık kaval sesini dinlemektedir.Sandı yaylası Soğla gölünün güneyinde Toros dağ sıralarının üzerinde en yüksek tepelerdedir.Bu tepelerden hiç durmamacasına serin rüzgarlar eser.Bu rüzgarlar pür'leri ora bura sallar,ardıç ağaçlarından kokular alır,çam ağaçlarının iğne yapraklarının arasından vuu vuu diye inilercesine hışıtılı sesler çıkartarak aşağılardaki koyaklara doğru götürür.Kınalı kekliklerin yüksek kayalardaki muhabbetle birbirlerine kur yaparak sevdalı ötüşmelerini buralarda görebilirsiniz.Culluklar,kara tavuklar,ispinozlar,ağaçkakanlar,hüt hüt (İbibik) kuşları söz birliği etmişcesine burada buluşup,burada toplanırlar.Tepelerden Soğla gölüne doğru uçup giden yaban kazlarını,yaban ördeklerini,allı turnaları görürsünüz.Kekik kokuları tüm çevreyi baygın bir şekilde sarar sarmalar.Buz gibi sular akan olukları vardır.Koyaklardan yaz bitimine kadar hiç eksilmeyen sular süzülerek Soğla gölüne doğru akarken çarptığı bazı yerlerden hafif tatlı bir ses çıkararak yol alıp gider ve koyakların üzerindeki bayırlarda görebildiğiniz tüm yerler sarı sarı çiğdem çiçekleri,menekşeler,nevruzlar,papatyalarla kaplıdır.Orman ağaçlarının diplerinde mantarlar bulabilirsiniz.Bunların zehirli olanlarıda vardır.Eğerki bu mantarların zehirli ve tatlı olanlarını bilemiyor ve bir bilenden bunları öğrenmemişseniz,asla toplayarak bir mantar yemeği yapıp yeme düşüncesini taşımamalısınız.Gün bitip akşam çökerken koyunların çan sesleri ve uzaklardan hüt hüt kuşlarının son ötüşleri yaylada yankılanıp duyulan seslerdi.Sili köpekleriyle sürüyü yönlerini yaylaya gidecek şekle getirip yavaş yavaş ayt ayt diyede bağırarak koyunlara bu bağırmanın dönüş anlamına gelen komutunu verdi.İçinde tarifi imkansız olan bir duygu vardı ve bu duygu hoş bir şeydi.Kendisini uyur gezer haline getiren bu duyguyu seviyordu.Yaylaya dönüşüyle herkes koyunlarını ağıllarına alırlarken Sili'de tol evine mutlu dönüyordu.Yatağında geç vakitlere kadar derin derin hayaller kurdu,bir ara yine yanık yanık kaval çaldı.Gecenin zifir karanlığını yırtarcasına gökyüzüne doğru dalga dalga giden kaval sesleri sanki göğeneye ışık saçan yıldızlara kadar varıyordu.Yorgun bedeni uykuya yenik düştü ve gecenin geç saatlerinde kendinden geçip derin bir uykuya daldı.Sabahleyin köpeklerin havlama sesleriyle uyandı.İlk defa sürülerin toplandığı meydana istekli gitti..6/Haziran-2022 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan
( Sandı'dan Silinen Sili-1 başlıklı yazı serafettin-sorkun tarafından 26.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu