İstanbul kadın olsaydı.
Oğlu Levent olurdu, kızı Bebek.
Denizleri mavi, martıları beyaz.
Cumbalı evlerde, camdaki saksılarla konuşurdu.
Erkek isimleriyle dolu semtlerine inat.
Kadın olmanın asaletini dağıtırdı bütün sokaklara.
***
İstanbul kadın olsaydı.
Kalbi Taksim olurdu.
Ara sokaklardan çıkıldıkça varılan meydan gibi.
Damarlarında gençlik kanı.
Özgürlüğe açılırdı alyuvarları.
Duvarlarına resimler çizilir, şiirler yazılırdı.
***
İstanbul kadın olsaydı.
Gözleri Galata Kulesi olurdu.
Güneşe tutkusu kocaman.
Yeşile özlemi delice.
Şehrin silueti bozulmasın diye gözü gibi bakardı her karış toprağa!
***
İstanbul kadın olsa, göğsü Darüşşafaka olurdu.
Evlat edinirdi sokak çocuklarını, emzirirdi.
Saçını süpürge ederdi hayata.
Evlerde kardeşlik şarkıları söylenirdi
***
İstanbul kadın olsaydı.
Saçları Çamlıca olurdu.
Tebrik kartlarında üzeri simli çam ağaçları.
Burnu Haliç.
Harika kokular yayılırdı şehrin her yanına.
Elleri şehir hatları vapuru.
Martılara simit ısmarlayan.
***
İstanbul kadın olsaydı.
Dudakları Boğaz olurdu.
Oturup şiirler okurdu denize karşı.
Şarkılar düşerdi yüreğinin tellerine.
Gemiler geçerdi de, haram lokma geçmezdi boğazından!
***
İstanbul kadın olsaydı.
Kulakları Emirgan olurdu.
Güllerin yakasını bırakmayan bülbül seslerini duyardı.
Adalet sarayı Baltalimanı.
Kadınlara şiddet uygulayanları korkusuzca yargılayan.
Özgürlüğün izlerini bırakırdı kumsallara.
***
İstanbul kadın olsaydı.
Dişleri Adalar olurdu.
Ayakları Aşiyan.
Yazlık sineması Kalamış.
Her gece bir tatlı huzur alırdı.
Gece mavisinde ah çekerdi tambur sesi.
Yüreğinin penceresi bütün insanlara açık olurdu.
***
İstanbul kadın olsaydı.
Her gün biraz daha aşık olurduk.
Bakışlarında siyah beyaz resimlerin tadı.
Özlediğimiz ve unutulmuş gecelerde, elbette huysuz ve tatlı kadın olurdu.
Dillerde nağme adı.