Ölüm döşeğindeki iş adamı, avukatına şehir dışındaki üç çocuğuna gönderilmek üzere birer zarf vermiş. Ve önceden içine şunları yazmış:
"Evlatlarım, ben gidiciyim
artık. Lâkin servetimi üçünüzün arasında taksim etmek istemiyorum. Çünkü üçünüz
de birbirinizden açgözlüsünüz. 'Keşke malın mülkün hepsi de benim olsaydı.'
diye ben öldükten sonra birbirinizi yersiniz. O yüzden ben sadece bir kişiye
mirasımı bırakmak istiyorum. Bunun çözümünü, yine açgözlülüğünüzün marifetini
yarıştırmakla buldum. Size bir soru soracağım ve benim en çok hoşuma giden
cevabı yollayan servetime konacak. Diğerleriniz de hava alacak. Sıkı durun!..
Soru çok basit:
Ben öldükten sonra servetimle ne
yapabilirsiniz?"
...
Gözlerinizden öperim... Babanız...
Bir süre sonra açgözlü büyük
oğlundan cevap gelir:
“Babam, kurban olduğum babam,
elini ayağını öptüğüm babam ne olur mirasını bana bırak. Servetini, sen
öldükten sonra en iyi şekilde idare ederim...”
Ve ortanca açgözlü oğlu yazar:
“Babam, yerine ben ölsem keşke...
Ölüm sana hiç yakışmıyor... Çileli babam... Neyse bunları boş verelim de sen
mirasını bana değil de kime bırakacaksın? En sevdiğin evladın bendim zaten.
Senin bırakacağın parayla ben dünyaya hükmederim...”
Ve açgözlü küçük oğlundan cevap
gelir:
“Bıraka bıraka yedi yüz elli
milyon dolar mı bıraktın ihtiyar? Senin cenazene bile gelmem ben. Keşke senin
gibi bir babam olmasaydı!..”
...
Babaları, cevapları aldıktan sonra
çok sinirlenir ve kararını verir:
Yaz avukat:
BIRAKIYORUM... BUNDAN DAHA
AÇGÖZLÜSÜ OLAMAZ!.."
_/' İbrahim Halil MANTIOĞLU '\_