Bir önceki bölüm finali
- Canoğlan ve Leydi'in büyük, sonsuz, ölümsüz, bitimsiz aşklarından
Rahatsız olan, erkekliğin yüz karası, ezik salyalı
Onlara dur diyebilecek, ayırabilecek miydi? -
Başı okşanan bir kedi gibi "ya Meryem" diyordu
"Ahh/bende bilmez miyim sevmeyi?
Bir seven olsaydı beni"
Sadece gökyüzü/ne bakıp isyan etmek geliyordu içinden
Ve "dikensiz gül koklanmıyor bayım diyordu" aysız gecelerde
Şiş sessizliğindeki döngülerde, tüya/p fuarlarına katılıp
Ben varsam sen de varsın diyordu en devrim/ci yönleriyle
Cia/k cia/k bağırıyordu, sarmaşık gibi kendine dolanırken
Çünkü o salyalıydı, erkeklikten umduğunu bulamamıştı
Kadınsı içgüdülerini ortaya çıkarmalı
Ağda yapmalı, ruj sürmeli, tanga giymeli
Karşı konulmaz his ve dürtülerini dibine kadar, pervasızca yaşamalıydı.
Öyle de yaptı
Geçen bölümden de hatırlayacağınız üzere, gay barda işe başlayıp
O sevdiği, özlediği, meftunu olduğu yumuşakçalar dünyasına ilk adımı attı
Artık her türlü fantazi donlarını, daracık ve minicik etekleri giyip
Rengarenk peruklar takıp, özgürce, vahşice ve tutkuyla striptiz yapıp
Trabzanlarda erotik danslar ediyordu
Çok mutluydu.
Canoğlan tam bir Anadolu çocuğuydu
Yalçın dağlarla çevrili bir memleketten çıkıp şehre gelmişti
Olağanüstü karakteri, ateşin zekası, kaplan gibi cesaretiyle
Kısa zamanda herkesi büyülemişti.
Bir yandan ticaretle uğraşıyor, bir yandan ilim tahsil ediyor
Bir yandan da yabancı dil, enstrüman, el sanatları, extreme sporları öğreniyordu
Bilime ve öğrenmeye olan merakı onu sonu dipsiz araştırmalara itmiş
Başta tasavvuf ve dini ilimler olmak üzere
Kuantum fiziği, matematik, biyoloji, kimya, tarih, coğrafya, antropoloji, sosyoloji alanlarında hayli yol katetmişti.
Zamanını asla boşa harcamamış, deli gibi çalışmış, hatırı sayılır bir servet yapmıştı.
Tek handikapı, bir türlü yakasını kurtaramadığı kadınlardı
İnanılmaz bir karizma, asil bir duruş, etkileyici bir cazibe ve emsalsiz bir albeniye sahip olan canoğlan
Nereye giderse gitsin, kadınların ilgi odağı, sevgilisi ve vazgeçilmezi oluyordu
O kaçıp kurtulmak istese de, sarışını esmeri kumralı genci yaşlısı dulu bekarı
Onun peşini bırakmıyordu.
Gençliğin ve cahilliğin yaptırdığı hatalarla, 40’ına kadar, çok hızlı bir hayat yaşamış
Kadın yüzü görmemiş, sevmemiş, sevilmemiş, okşamamış, okşanmamış salyalının aksine
Hale'leri, Jale'leri, Helga'ları, Olga'lara ipe dizmiş
Onların kaşıntılarına merhem, dertlerine deva, kalplerine yuva olmuştu.
Ama artık durulmuştu, tövbe ederek her şeyden elini ayağını çekmiş
Sakin, dingin, kendi halinde yaşayan mütevazi bir adam olmuştu
Tam bu sıralarda Leydi'yi görmüş, vurulmuş, onu listenin en başına koymuştu.
Kültürlü, bilgili, son derece zeki ve donanımlı bir kadın olan Leydi
Canoğlan'dan vazgeçemiyor
Onu delicesine seviyor, diğer kadınlardan kıskanıyor
Gece gündüz, her platformda, türlü kılıklarla onun için şiirler yazıyordu
Aşırı ilgisi, sevgisi, bağlılığı, kıskançlığı, canoğlan'ı bazen bunaltsa da
Yine de onu seviyordu.
İşte bu büyük aşkı kıskanan, sindiremeyen, komplekse girip kuduran salyalı da
Tam bu dönemde ortaya çıkmıştı
Kadınsı duygulara sahip olmasına, erkeklerden ve erkeklikten nefret etmesine rağmen
Leydi ve canoğlan'ın, Leyla ile Mecnun'u kıskandıran aşklarına karşı çıkmasına
Her türlü hile, oyun ve desiselerle onları ayırmaya çalışmasına
Kimse bir anlam veremiyor, herkes bu karı kılıklı gevşeğe
Nefret, acıma, tiksinme, iteleme, öteleme yok sayma gibi hislerle bakıyor ve davranıyordu.
Peki ama
Salyalının, bu bitmez tükenmez kini, öfkesi ve düşmanlığının sebebi
Neydi, nereden geliyordu?,
Devam edecek...
