Online Üye
Online Ziyaretçi
Sen, pişmanlıklarımdan ağladığım duvar.
Sen, günah çıkardığım mabet.
Sen, Kerbela’da zincire vurulan beden.
Sen semaya açılmış ellerde dilenen dua
Bir garip yeldir; toprağı okşayan merhamet.
Okşarken saçımı, saçılır yeryüzüne bereket
Bu nidalar ölüme değil kavuşmaya hasret.
Sürgünler çekilir, yola koyuluruz elbet.
Şimdi anlatamam seni; yer, gök demir.
Sırtımda bir sır, bir dünya kambur.
Nerelerden geçilir, nereye varılır.
Bilinmez bir rotada hayat tükenir.
Sensizliğin içinden filizlenen düşler.
Titrek ışıklarda geçer yalnızlıklar.
Bilinmez yerlere adın konulur.
yolar sana, ölümler sana benzer…