MANZUM HİKAYE DENEMESİ
Beyoğlu sokaklarında gezerken, önünde durdum bir çınar ağacının,
Geçtim sokağından selam vererek, tarihi bir kalaycının.
Nasılsın usta dedim, halin vaktin iyi mi?
İyi be oğul dedi, okula verdim veledi.
Dedi okutmadı babam, ben onu okutayım,
Kalaycı olacağına, onu muallim yapayım.
Ne var usta kalaycılıkta, baba mesleği iyidir,
Kalaycılık basit değil, delikanlı işidir.
İyi dedin oğul dedi, haklısın aslında,
Yine de kesti olmasın, okusun kerata.
Benim işler ne alemde diye sordum,
Düşünüp dedi herhalde içeri koydum.
Al dedi içeridekileri, senindi onlar.
Sağ ol dedim aldım, selametle ustam.
Devam ettim yoluma, gördüm bir terzi,
Bu terzi dostumdur, adıdır Ferdi.
Vay dedim Ferdi, işler ne alemde?
Hiç sorma dedi, ne gelen ne giden.
Ah dedim üzülme, bulunur bir çaresi,
Her şekerin vardır, elbet ki paresi,
Her yemeğin yanında, vardır piyalesi,
Bulunur bir çözüm, dert etme kendine.
İyi dedin dedi, hazır senin aban,
Arkada da kalmış, unuttuğun kaban.
Bir hafta geçti, kayıptı kabanım,
Söylemiş olayım, unutkan ve sakarım.
Gülüp kendi halime, alıyordum kabanı,
Tam doğrulurken, çarptık bizim kafayı.
Ferdi zıpladı yerinden, dedi ne iştir,
Dedim benim gibinin, hali pek yaş iştir.
Eğlendik öylece, almışta oldum kabanı,
Ferdi dedi kapatacağım, hadi çek arabanı.
İniyordum yoldan, bir elim kafamda,
Bir kulağım insanlar, biri kemanda.
Gördüm bir kemancı, on sekizi pek yok,
Hem çalıp hem söyler, sesi de pek tok.
Dinleyelim biraz, durma çal kemancı,
Karaböcek doğru demiş, sen baş tacı.
Bitti parçası oturdu, alkışlar patladı,
Yüzünden okudum paralar, gözünü doyurmadı.
Gittim selam verdim, dedim evlat şen ol,
Dedi ki karışma bana, hadi buradan defol.
Takılmadım dediğine, sordum hatrını,
Meğer çocuk çekermiş, kabadayı kahrını.
Dedim gülerek ulan, kabadayılık hal mi var,
Gülerek cevap verdi, bilemezsin nazlı yar.
Sevdim bu çocuğu, sordum ona adını,
O günden sonra, unutmadım Muradı.
Her akşam gidip, sorarım hatrını,
Alan bir daha onun, unutmaz tadını.