YAŞAM OYUNU

Kendimize ne kadar yabancılaştık ve kendi özümüzü unuttuk? Hayatımızı,  sadece bir bedenden ibaretmişiz gibi yaşıyoruz. Kendimize yabancılaştığımız, özümüzü unuttuğumuz ve sadece bir bedenden ibretmiş gibi yaşadığımız için kendimizi, sahip olduğumuz kimlikler-maddiyat-kariyer ve statü üzerinden tanımlamak mecburiyetinde kalıyoruz.

Kendimizi tanımladığımız birinci alan kimliklerdir. Yaşamımız boyunca kendimizi tanımlayan (çocuk, ergen, genç, öğrenci, meslek sahibi, bir spor takımının taraftarı,  beyaz yakalı -mavi yakalı çalışan, bir topluluğun-kulübün üyesi, müdür- yönetici - CEO, anne-baba, dede-anane-babaanne olmak vb.) birçok kimlik sahibi oluruz. Bu nedenle matruşka bebekleri gibiyiz. İç içe geçmiş kimlikler ile doluyuz. Bu kimlikler hem bizi tanımlıyor hem de yönetiyor.  Bu kimlikler olmadan kendimizi tanımlayamıyoruz. Dünya bir tiyatro sahnesiyse kimlikler kostümlerdir. Biz yaşamımızda kostümlerin, diğer bir ifadeyle kimliklerin esiri oluyoruz.

Kendimizi tanımladığımız ikinci alan ise maddiyattır. Yaşam alanımız, evimizdeki eşyalar, evimizin dekorasyonu, arabamız, maddi gücümüz vb. maddiyat unsurları üzerinden kendimizi tanımlamaktayız. Çevremiz, maddiyatımıza uygun insanlardan oluşuyor. Biz, sahip olduğumuz maddiyatı yönetmiyoruz. Sahip olduğumuz maddiyat, bizi yönetiyor.

 Kendimizi tanımladığımız üçüncü alan ise kariyer ve statüdür. Özel yaşamımızda bile sahip olduğumuz kariyer ve statüyü kullanmadan bir yaşam sürdüremiyoruz. Çevremiz,  kariyerimize ve statümüze uygun insanlardan oluşuyor. Biz, sahip olduğumuz kariyeri ve statüyü yönetmiyoruz. Sahip olduğumuz kariyer ve statü, bizi yönetiyor.

Sahip olduğumuz kimliklerimiz – maddiyatımız-kariyerimiz ve statümüz olmazsa bizden geriye ne kalır? Biz bu kadar mıyız? Bunun için mi dünyadayız? Biz kimiz? Yaşam amacımız ne? Ruhumuzun özü ne? Bu yaşam modeli bize mutluluk ve huzur sağlıyor mu?

 Mutsuz ve huzursuzuz. Çünkü mutluluğu ve huzuru kendimizin dışında arıyoruz. Kendimiz dışındakilerin bize mutluluk ve huzur veremeyeceği çok açıktır. Yaşamımızda,  bir yanımızın eksikliğini birçok kez hissediyoruz. Eksikliğini hissettiğimiz yanımız, ruhsal dünyamızdır. Mevcut yaşam modelimizde, ruhsal yanımızı çok ihmal ediyoruz. Bu nedenle,  ruhsal dünyamızda bir doyuma ulaşamıyoruz. Ruhsal doyumu sağlayamadığımız için de ruhsal açlık yaşıyoruz. Ruhsal açlığımızı bastırmak için daha fazla eşya veya maddiyata sahip olmaya çalışıyoruz. Bu, bizi bir süre bizi tatmin ediyor. Ancak, kısa bir süre sonra, tekrar ruhsal açlık yaşamaya başlıyoruz. Bu kısır döngüde yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz.

Kendimizi, sahip olduğumuz kimlikler-maddiyat-kariyer ve statü üzerinden tanımlamanın yarattığı diğer bir sorun ise hayatımızın yargılar, zanlar-sanrılar hapishanesine dönüşmesidir. Özellikle, kendimizi olduğu gibi kabul edememek, kendimize ve başkalarına, olaylara yargılar ile bakmamıza neden oluyor. Yargılar nedeniyle sahip olduğumuz zanlar ve sanrılar ise olanı olduğu gibi görmemizi ve kabul etmemizi engelliyor. Yargılarımız, zanlarımız-sanrılarımız ile kendimizi, kendimizin kurduğu hapishanenin içine atmış oluyoruz.

Bütün bu yaşadıklarımız, kendimizden kaçmamızın sonucudur.  Kendimizden kaçmak için maddiyatımıza, kariyerimize, statümüze kimliklerimize, yargılarımıza, zanlarımıza ve sanrılarımıza sığınıyoruz. Çünkü bunlar olmadan kendimizi nasıl ifade edebileceğimizi bilemiyoruz.

Ayrıca, kendimizden kaçmak için maddiyatımıza, kariyerimize, statümüze kimliklerimize, yargılarımıza, zanlarımıza ve sanrılarımıza sığınmak, takdir edilme ve onaylanma isteğimizi, önemsenme isteğimizi, görülme isteğimizi, değer verilme isteğimizi de karşılayamadığını yaşadıkça anlıyoruz.

Kendimizden kaçmamak için kendimizle baş başa kalmak zorundayız. Ancak, kendimizle baş başa kalmaya korkuyoruz. Kendimizle baş başa kaldığımızda, en büyük korkumuz, konuşan zihnimiz ve kendimizi sert bir şekilde yargılan iç sesimizdir. Bunun nedeni, yaşamımızda başkalarına gösterdiğimiz ilgili ve şefkati, kendimize göstermemiş olmamızdır. Ayrıca, kendimizle gerçekten baş başa kaldığımızda, karşılaşacağımız diğer bir korkumuz ise kendimizi gerçekleştirme yolunda kaçırdığımız fırsatlardır. Bu nedenle geçmişe, kişilere, olaylara, vs. her şeye öfke-nefret ve yargılayıcı düşünceler-duygular üretiriz.

Yaşamın bu kısır döngülerinden çıkabilmenin temel anahtarı, yaşamı çeşitli seviyelerden oluşan bir bilgisayar oyunu olarak kabul etmek olabilir. Nasıl ki, bir bilgisayar oyununda seviye atlamak için, mevcut seviyenin gerektirdiklerini yapmak gerekliyse, yaşam oyununda da seviye atlamak için bulunduğumuz seviyenin gereklerini yapmak gerekecektir. Yaşam oyununda, mevcut seviyemizde bahsedilen sorunları yaşıyorsak seviye atlamak için bu sorunları çözme yoluna gitmek zorundayız.

Yaşam oyununda seviye atlamada kullanabileceğimiz en önemli araç da bilinçaltımızdır. Çünkü bugüne kadar yaşadığımız gerçekliği, bilinçaltımızın sahip olduğu kodlar senaryolaştırmıştır. Bilinçaltımızın sahip olduğu kodları değiştirirsek, bilinçaltımızın yeni kodları bizim yeni gerçekliğimizi senaryolaştıracaktır. Bu yeni senaryo bizim şu ankinden daha iyi bir versiyonumuz olacaktır.

Bilinçaltımızın yazdığı senaryoyu değiştirmek için en temel 3 gerçeği kabul etmek gerekir:

-Geçmişimizin, yaşanması gerektiği gibi yaşandığını,

-Kendimizi, başkalarını ve olayları olduğu gibi,

-Bugünkü bizim ortaya çıkması için bunların yaşanması gerekliliğini kabul etmek gerekir.

Bu kabullenmeler, yeni farkındalıklara ve bilinçaltımızda yeni kodların oluşmasına yol açacaktır.. Bu zengin deneyimi, daha yüksek bir bilince ulaşmak amacıyla kullanmaya başlamamızla birlikte, yeni gerçekliğimize göre geleceğimiz değişmeye başlayacaktır.

 

 

( Yaşam Oyunu başlıklı yazı aydin-gersil tarafından 20.01.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu