Bu dünyanın kuralı bu:
Gelen
gider, giden gelmez
Iskalamaz,
sıralı bu
Gelen
gider, giden gelmez
Bazen
erken, bazen de geç
Kaçınılmaz
nihai göç
Ömür
dediğin bir süreç
Gelen
gider, giden gelmez
Evlât,
araba, ev, arsa...
Dünyada
kalır ne varsa
Kul
aklını buna yorsa
Gelen
gider, giden gelmez
Azrail
kapıyı çaldı
Bu
dünya kaç kez boşaldı?
Giden
yanına ne aldı?
Gelen
gider, giden gelmez
Dün,
yarın yok; bugün vardır
İman
avuçlarda kordur
Doğru
yaşa, hesap zordur!
Gelen
gider, giden gelmez
Üzerine
çöker çatın
Çabuk
unutulur adın
Kısa
sürer saltanatın
Gelen
gider, giden gelmez
Saç
ağarır, solar yüzün
Yokuşa
evrilir düzün
Bir
anda silinir izin
Gelen
gider, giden gelmez
Kar
beyazdır şakakların
Acep
ne söyler akların?
Taş
kesilir dudakların
Gelen
gider, giden gelmez
Bastırınca
karakışlar...
Aynada
çatılır kaşlar
Uzaklara
uçar kuşlar
Gelen
gider, giden gelmez
Bir
el kalbinizi yoklar
Unutulur
düşmanlıklar
Sökün
eder pişmanlıklar
Gelen
gider, giden gelmez
Mümkün
olan, muhal olur
Her
sorgu bir sual olur
Anlaşılmaz
bir hâl olur
Gelen
gider, giden gelmez
Duyduğunda
son zilini...
Herkes
terk eder ilini
Her
gelen oynar rolünü
Gelen
gider, giden gelmez
Dün,
sırtında palan olur
Her
ne varsa yalan olur
Hatıralar
talan olur
Gelen
gider, giden gelmez
Bir
film gibidir bu hayat
Dünde
kalan her şey bayat
Ağızlarda
bozulur tat
Gelen
gider, giden gelmez
Göçüp
giderken dünyadan..
Uyanırsın
bu rüyadan
Nerde
anan, nerde atan?
Gelen
gider, giden gelmez
Hayat
yaşanılan andır
Bizi
insan kılan candır
Kimileri
figürandır
Gelen
gider, giden gelmez
Terk
eylediğinde canı...
Çekilir
damarın kanı
Viran
olur gönül hanı
Gelen
gider, giden gelmez
Batar
tende can güneşi
Arasan
bulunmaz eşi
Söner
ruhunun ateşi
Gelen
gider, giden gelmez
Dünyaya
etmeden veda...
Bırakmalı
hoş bir seda
Daim
değiliz burada
Gelen
gider, giden gelmez
M. NİHAT MALKOÇ