Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 20.05.2025
Güncelleme Tarihi : 20.05.2025
Okunma Sayısı : 493
Yorum Sayısı : 0
>"Tanrısını hevası edinen kimseyi gördün mü?" (Furkan Suresi, 43. Ayet) Modern çağ, bireylerin en temel zaaflarını ticari kazanç aracı haline getirmiştir. Bu süreç, özellikle cinselliğin metalaştırılmasıyla kendini göstermektedir. Ahlaki ve manevi sınırların hiçe sayıldığı bir dünya düzeni, insanı yaratanın koyduğu sınırlara meydan okuyarak toplumları derin bir buhrana sürüklemektedir. Modern Batı medeniyeti, insanların fıtratındaki zaafları sömürerek dev bir sektör oluşturmuştur. Zina ve benzeri davranışlar, yalnızca ahlaki bir sorun olarak kalmamış, aynı zamanda milyarlarca dolarlık bir endüstri haline gelmiştir. Yıllık 15 milyar dolarlık bir ekonomiye sahip olan bu sapkın sektör, 2,5 milyon kişinin çalıştığı bir istihdam alanı olmuştur. Buradaki sorun sadece ekonomik büyüklük değildir; mesele, insani değerlerin, mahremiyetin ve ahlaki sınırların hiçe sayılmasıdır. Türkiye’de dahi, fuhuş yasal olarak cezalandırılmasına rağmen, devletin genelevlerden vergi alması ve bu sektörde çalışan kadınlara sigorta yapması çelişkili bir durumu gözler önüne sermektedir. Eğer fuhuş suçsa, bu suçtan gelir elde eden bir sistemin meşruiyeti nasıl açıklanabilir? Eşcinsellik, tarihte gizli saklı yapılan bir sapkınlık olarak görülmekteydi. Ancak modern toplumlarda, özellikle Batı'da, devletlerin desteğiyle meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Eşcinsel evliliklerin yasallaştırılması, medya ve sinema sektöründe eşcinselliğin idealize edilmesi, bu sapkınlığın topluma dayatılmasının örneklerindendir. Her dizide ve filmde eşcinsel karakterlerin yer alması, sapkınlığın normalleştirilmesi amacını taşımaktadır. Bu durum, İslami değerlerin ötesinde, insan doğasının ihlali anlamına gelir. Allah, insanı çift yaratmış ve evliliği meşru bir zeminde kutsal kılmıştır. Ancak Batı'nın bireysel özgürlük söylemi, insanları fıtratlarına aykırı bir yaşama sürüklemekte ve aile kurumunu yok etmektedir. Daha da vahim olan bir durum, çocukların cinsel sömürüsüdür. Avrupa ve Amerika gibi ülkelerden Güney Asya'ya düzenlenen seks turlarında, 6 ila 12 yaşlarındaki çocuklar pazarlanmaktadır. İnsanlık onurunu ayaklar altına alan bu durum, uluslararası kuruluşlar ve devletler tarafından görmezden gelinmektedir. UNICEF gibi örgütlerin varlığına rağmen, fakir ülkelerin çocukları bu sömürünün kurbanı olmaya devam etmektedir. Bu trajedi, yalnızca ekonomik ve siyasal çıkarların değil, aynı zamanda ahlaki çöküşün bir göstergesidir. Batı, kendi vatandaşlarının haklarını savunurken, Asya’nın fakir çocuklarına reva görülen zulme göz yummaktadır. Cinsellik, Allah’ın sınırları içinde kaldığında bireyler ve toplumlar için bir rahmet kaynağıdır. Ancak bu sınırlar aşıldığında, bireylerin ve toplumların yıkıma sürüklenmesi kaçınılmazdır. Modern dünya, cinselliği yalnızca bir haz ve ticaret aracı olarak görerek, insanları hayvani dürtülerinin kölesi haline getirmiştir. Bunun sonucunda aile kurumları zayıflamış, cinsel yolla bulaşan hastalıklar artmış ve ahlaki çöküş hız kazanmıştır.
İslam’ın çözüm önerileri:
1. Nikah ve Mahremiyetin Önemi: Cinsel deneyimlerin yalnızca nikah bağıyla meşrulaşması ve eşler arasında kalması gerektiği hatırlatılmalıdır.
2. Eğitim ve Bilinçlendirme: Gençlere, cinsellik ve mahremiyetin önemini, medyanın dayattığı sapkınlıkların zararlarını anlatan bir eğitim verilmelidir.
3. Devlet Politikaları: Devletler, fuhuş ve pornografi gibi sektörlerden elde edilen gelirleri yasaklamalı ve bu sektörleri tamamen ortadan kaldırmalıdır.
4. Medyada Denetim: Sapkınlıkları normalleştirmeye çalışan medya içeriklerine karşı toplumsal bir denetim ve farkındalık oluşturulmalıdır.
Modern dünya, insana fıtratını unutturarak maddi kazanç uğruna manevi değerleri yok saymaktadır. Ancak İslam’ın yol göstericiliğiyle hareket eden birey ve toplumlar, bu buhranın üstesinden gelebilir ve insani değerleri yeniden ihya edebilir. Allah’ın sınırlarına riayet eden bir yaşam, dünya ve ahiret saadetinin anahtarıdır.
( Modern Dünyada Cinsellik Değersizlik Ve Tüketim Üzerine başlıklı yazı muhammed-ridvan-kaya tarafından 20.05.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu