Deneme / Hayata Dair Denemeler
Eklenme Tarihi : 6.06.2025
KURBAN BAYRAMI VE MÜSLÜMANLAR
KURBAN BAYRAMI VE MÜSLÜMANLAR
Kurban ve Ramazan bayramları Allah cc’ nin Müslümanlara yılda iki kez gönderdiği büyük iki hediye. Aslında bayramlar bunlardan ibaret değil. Cuma Müslümanın haftalık bayramı. Haftada bir Allah CC. bize hediye gönderiyor. Niçin?
Allah mümin ve muvahhit kullarına bir hafta boyunca yaptığı kulluktan, itaatten dolayı mükâfat veriyor.’ Haydi, ey kulum ben senden, itaat ve hizmetinden, yaradılış gayesine uygun işlerinden, toplumsal hizmetlerinden, bireysel sorumluluklarını yerine getirmenden memnunum al sana bu gün bayram et. Bu bayram benden sana armağan olsun’ der. Yılda iki kez olan büyük bayramlar ise cabasıdır. Asıl büyük bayram ise beka yurdu ahirette Allah’ın cemali, cennet ve rızasına kavuşmak olacaktır.
Bayramların bir Allah’a dönük yönü var bir de topluma. Toplumsal kaynaşmanın, sorumlulukların yerine getirildiği en kutlu vakitlerdir bayramlar. İslam dininde sıla-i rahmin yeri çok önemli. Dinin olmazsa olmazı. Sıla-i rahmi terk edenin ibadeti kabul edilmiyor Allah katında. Bizzat sıla-i rahimin kendisi en büyük ibadet. Anne babaya hizmette sonra sıla-i rahim geliyor. Sebepsiz yere dargın durmak hele hiç yok. Sebepli dargınlıkların süresi de üç gün. Ama nerde biz yıllarca barışmıyoruz nedenli nedensiz dargınlıkları sürdürüyoruz. Yok, yere küsüyoruz, kendimizce haklı sebeplerimiz var, aslında hepsi de sudan sebepler. Ondan sonra bayram yapmaya kalkıyoruz. Bayramda küslüklerimizi bitirmeye değil sürdürmeye gayret ediyoruz olanca azmimizle. Sonra da kendimize Müslüman diyoruz. Hem de Yahudilerin dediği gibi Allah’ın sevgilileriyiz biz diye övünüyoruz. Allah’ın sevgilisi yani dostu. Yani veli.
‘Müminler Allah’ın dostlarıdır’ kavlinin arkasına sığınıyoruz. Oysa nerede o müminler, nerede biz. Gelgelelim bu kuru bir aldanıştan, kendi kendimizi aldatmaktan başka bir şeye yaramıyor.
Bayramlar sıla-i rahim kadar yardımlaşma, kaynaşma, birbirinin derdiyle dertlenme, birbirinin sevincini paylaşma günleridir. Bir birine gösteriş yapma, laf sokma, hava atma günleri değil. Oysa biz bayramı fırsat bilerek egomuzu büyütüyor, şu pahalı elbiseyi buradan aldım, şu kadar masraf ettim diye böbürleniyor, ahlaki zaaflarımızı bu şekilde örtmeye çalışıyor, alçak gönüllülükle temayüz etmek yerine, övünme, üste çıkma, böbürlenme yolunda yarışıyoruz.
Dahası kendimizi direk övemediğimiz zaman çoluk çocuğumuzun, torunlarımızın meziyetlerini saya saya bir hal oluyor, o da yetmezse, yeni ilişkilerimizi gündeme getiriyor, onları överek, muhataplarının hısımlarını ve dostluk arkadaşlık ilişkilerini ‘ben onları sevmedim’ diyerek nefsimizin hanesine yazıyor bundan nefsimize büyük paylar ayırıyor, İslam ahlakında olmayacak davranışları İslam adına sergilemekten çekinmiyor, karşımızdakini adım başına rencide etmekten çekinmiyoruz.
Dahası da var her fırsatı kolluyor,, sürekli nefsimiz adına övünme ve böbürlenmeyi büyük meziyet sayıyor, muhatabımızın açıklarını yakalama onu rencide etme, küçük düşürme gibi eylemleri yerine getirmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyoruz.
İşte böyle bir hal ve vaziyet içinde bayram yapıyor ve bu bayramdan bizi esenliğe çıkarmasını bekliyor, bu şekilde Allah rızasını umuyor, ahirette de cenneti ve cemalullahı kesin bir şekilde elde edeceğimiz umuyor, muhataplarımız da bir kalemde atıyoruz ebedi cehenneme. Sanki cennet ve cehennem bizim tapulu mülkümüz. Oraya istediğimiz sokarız, istediğimiz çıkarırız.
Hiçbir Müslümanın derdini dert etmeden, hep egomuzu ön plana çıkararak bayramların en güzeline cennetlerin en alasına layık olduğumuzu sanıyorsak aldanıyoruz. Kalın sağlıcakla. Bu konuya da devam edeceğiz bayram boyunca inşallah.
Ahmet Kemal
1 Beğeni
KURBAN İKLİMİNDE SONSUZLUK BAYRAMI
Kurban bayramının anlamını
idrak etmeye doğru bir adım atmak istersek onun derinliklerine inmek
zorundayız. İlk kurban hadisesi Habil ile Kabil olayında karşımıza
çıkmakta. İyi insan tipi Habil ile kötü insan tipi Kabil’in davasında
kurbanın ayrım noktasında büyük işlev gördüğünü fark ederiz.
Şehvetine yenilen Kabil’in yanlış yolda olduğu kurban ile kendisine
gösterilmekte, davasının batıl olduğu, yolunun yanlış olduğu kendisine
izah edilmektedir. Kurban olayı ona yapılan bir uyarıdır. Yol
ayrımındaki son işaret. Ya yanlıştan dönülecek, ya ebedi ziyan olan yola
sapıtılacak, ebedi hüsran yaşanacaktır.
Nitekim böyle de olmuş, Kabil bu işareti iyi okuyamamış, nefsi hevasının
istek ve arzularına uyarak şeytanın sonu hüsran olan yoluna girmiştir.
Hakkına razı olmadığı, Allah’a isyan ettiği yetmediği gibi öz kardeşini
öldürmüş, yeryüzü cinayetlerinin ilkini işlemiş, irtidat hareketlerinin
başlatıcısı olmuş, kendisine tabi olanlarla birlikte küfür milletinin
tohumlarını atmıştır. Dünyeviliğin ilk adımı olan o kötü çığır açılmış,
yeryüzünde huzursuzlukların, karışıklıkların temeli atılmıştır.
İşte kurban tarihi itibariyle böyle bir olayda en önemli mihrak nokta
olmuş, bu özelliğini o gün bu gün kormuş, fonksiyonunu yerine
getirmiştir. Halen inançlı olanla, olmayanı ayıran, Müslümanı Allah’a
yaklaştırmada büyük rol alan ibadet durumundadır kurban. Hem toplumsal
yönden büyük bir fonksiyonu yerine getirmekte, yardımlaşma, dayanışma,
birlik, beraberlik, dargınlıkların yok edilmesi,
Sevgi ve dostluk pınarlarının yeşertilmesinde kurban ve bayramın rolü
büyüktür. Yalnızca bu yönüyle İslam toplumunun temel taşlarından biridir
ve insanlığın yeryüzüne gelişinden beri var olarak bu fonksiyonunu
yerine getirmiştir.
Kurban ile Allah’a yaklaşmayı murad eden insan bireysel edimi yanında
toplumsal bir işleve de koyulduğunun farkında, yardımlaşmanın hazzına
vararak mutluluğun çift kanatlı uçurucusuna binmiş olduğunu hissetmekte,
onun hazzıyla yaşayarak hayatına anlam katmakta, kendisini sonsuzluğun
kollarına bırakarak ilahi iklimin doyuruculuğunda sonsuzlukla
buluşacaktır.
Yılda iki kere yaşanan bu bayram hazzıyla kul yaratıcısıyla hemhal
olacak, ona kavuşmanın iklimini tadacaktır. Yılda iki kez bu iklimin
koku ve tadını alan Müslüman ebedi hayatın sınırlarını yoklayacak, o
dünyanın renkli dünyasıyla tanışacak, ilahi rızanın zevkini tadacak, bu
rıza iklimini sürekli yaşamak için Allah’ın emirlerine sıkı sıkı
yapışacak, onunla kul ve yaratıcı ikliminde buluşarak sonsuz hazzın
dünyasını aralayacaktır.
Ne mutlu bu dünyanın sırlarını aralayanlara… Ne mutlu o ebedi mutluluğu yakalayanlara…