Sevgili MİMOZAM !
Bu satırları sana yazarken içimde taşıdığım duygular kelimelere sığmaz hâlde. Ne zaman seni düşünsem, kalbim tarifsiz bir sızıyla doluyor. Sanki hem yeniden doğuyorum hem de yavaş yavaş içimden bir şeyler ölüyor. Çünkü bu sevda… güzel olduğu kadar imkânsız, içten olduğu kadar acı.
Seni sevmek, suçla karışık bir dua gibi…
Her gece adını içimden fısıldıyorum ama sesli söylemeye hakkım yok gibi geliyor. Gözlerinde huzuru, sesinde merhemi buluyorum ama dokunamıyorum…
Çünkü evliyim.
Ne seni özgürce sevebiliyorum, ne de seni sevmemeyi becerebiliyorum.
Çünkü evliyim.
Bu kelimeyi yazarken bile içimde bir suçluluk, bir utanma hissi dolaşıyor. Ama ne kadar susturmaya çalışsam da seni düşünmeden geçen tek bir günüm yok.
Bazen adını sadece içimden söyleyebiliyorum, bazen bir şarkının içinde sana kavuşuyorum. Ama her defasında seni “olmaması gereken yerde” sevmenin acısıyla baş başa kalıyorum.
Sana karşı hissettiklerim ne bir heves, ne bir kaçış. Seninle konuştuğumda kalbimin içi açılıyor sanki. Gülüşünü duyduğumda dünyanın sesi kesiliyor.
Bilmeni isterim…
Bu bir heves değil.
Bu bir anlık duygunun getirdiği rüzgâr değil.
Bu, içimde büyüyen bir gerçek.
Ama aynı zamanda çaresiz bir gerçek.
Sana dokunamadığım her gün biraz daha eksiliyorum. Sana “günaydın” diyemediğim sabahlar, içimde bir parçam eksik uyanıyor. Ama seni yanıma çağıracak yüzüm yok. Çünkü seni sevdiğimi kabul etmek, seni bu çelişkinin ortasına çekmek demek. Bu ateşte yalnız yanmak istiyorum, çünkü bu yangını ben yaktım.
Eğer bir gün bu mektup eline geçerse…
Bil ki, bir adam vardı seni yüreğinin en temiz yerinde sevdi.
Ama koşullar onun kadar cesur değildi.
Ve o adam, seni her gün sevdi..
Sessizce içinden geçen,Sana nasıl başlanır, hangi kelimeyle dokunulur bilmiyorum. Sadece içimde bir yangın var ve bu yangının adı sensin. Bunu sana söyleyebilmek ne kadar doğru, bilmiyorum. Ama söyleyememek de artık içimi yiyip bitiriyor.
Gamze…
Ben evliyim. Bu kelimeyi yazarken bile içimde bir suçluluk, bir utanma hissi dolaşıyor. Ama ne kadar susturmaya çalışsam da seni düşünmeden geçen tek bir günüm yok.
Bazen adını sadece içimden söyleyebiliyorum, bazen bir şarkının içinde sana kavuşuyorum. Ama her defasında seni “olmaması gereken yerde” sevmenin acısıyla baş başa kalıyorum.
Sana karşı hissettiklerim ne bir heves, ne bir kaçış. Seninle konuştuğumda kalbimin içi açılıyor sanki. Gülüşünü duyduğumda dünyanın sesi kesiliyor.
Ama sonra her seferinde duvarlar iniyor aramıza: Gerçekler, sorumluluklar, verilmiş sözler...
Biliyor musun, bazen sana “gel” demek geçiyor içimden…
Ama seni sevmenin sorumluluğunu almak, seni kendi karmaşama çekmek istemiyorum.
Sana bir yük olmak değil, sadece içini ısıtan bir his olmak isterdim.
Bu mektubu sana belki hiçbir zaman veremem.
Belki de sen hiç bilmeyeceksin, bir adamın kalbinin orta yerinde sevda gibi durduğunu.
Ama ben bileceğim.
Ve sen, hep içimde susarak sevdiğim kadın olarak kalacaksın.
MİMOZAM !!!
Sessizce seven,
By coğrafyacı