Zaman ne çabuk geçiyor, geçerken de bizlerden bir şeyler alıp götürüyor. Vay be derdik gençken adam altmış yetmiş yaşına nasıl gelir ki acaba? Bizler şimdi o yaşlardayız. Acıların ve sevinçlerin bileşkesi bir hayatın içinde geliyoruz. Sevinçlerimiz olduğu kadar, yıkılmışlıklarımız, kaybedişlerimizde oldu, hem de çok fazla... Artık belediye otobüslerinde ayakta kalma diye bir sorunumuz yok kısmen de olsa zaman zaman saçımızın aklarına bakıp yer veriyor gençler...

Dede kelimesinin ağzından çıktığı bir güzelliğimiz var artık. Her ne kadar isim koyarken hiç kimseler bizlere fikrimizi sormasa da, neticede bizim torunumuz... İsmi ne olursa olsun cismini de kişiliğini de sevmek durumundayız... Yavaş yavaş hayatı da odaları da adımlamaya başladı. O yolun başındayken bizler ise büyük finale doğru yol alıyoruz günahlarımızı da aklımızdan çıkartmadan Rabbimizin de merhametini ümit ederek...

Çok değişti her şey. Diyor ya rahmetli Oktay Sinanoğlu Hocam ''Her otuz kırk senede yeni nesiller ile birlikte toplum yeniden doğar yeniden inşa olur.'' Çok önemli bir tespit ve yaklaşım. Eski zamanlarda da vardı kuşak farkları mutlaka, ama şimdiki zamanın ki gibi bu kadar keskin değildi...

Çocuklarımıza biraz da acıyarak bakıyorum, hepsine olmasa bile büyük çoğunluğu duyarsız ve bilgisiz gibi geliyor bana. Sokak röportajlarında izliyorum, basit bir ilkokul ve ortaokul bilgisini bile bilmiyorlar. Çok önemli dini bir bilgiyi es geçiyorlar. Sıkışınca da bahaneler hazır ''Ben Müslüman değilim ya da dini inancım yok benim.'' zınk diye kalıyorsun, yapıştırıyorlar cevapları röportaj yapan arkadaşa...

Bizler kuponla ansiklopedi biriktirip okurduk, araştırırdık. Şimdi İnternet sayesinde her bilgi ellerinin altında olmasına rağmen, okumak, araştırmak, bilgi sahibi olmak ve onun neticesinde de fikir sahibi olmaktan çok uzakta yeni nesiller... Üzülüyorum gerçekten. Bizlerden azami derecede faydalanmaları lazım yeni nesillerin. Özellikle 1950-1970 Yılları arasında doğan biz Erken Doğmuş Gençlerden. Bizim üretimimiz sonlandı, belki on beş yirmi ya da otuz sene sonra ,belki daha da erken, hiç birimizi bulamayacaksınız gençler... Bizden, bizim hayat tecrübelerimizden faydalanmaya bakın... Zamanında bazı embesillerin yaptığı gibi, aklınızı bir üst akla ya da akıllara kiraya vermeyin. Kendi değerinizin farkına varın...

Yeni nesil kardeşlerim, evlatlar, buradan size sesleniyorum bir ağabeyiniz, bir amcanız, bir büyüğünüz olarak, mutlaka okuyun, okumayı göz ardı etmeyin. Toplumumuz ancak bilgi ile okumak ile araştırmak ile bir yerlere gelecektir. Honore De' Balzac'ın dediği gibi ''Bilginin efendisi olmak istiyorsanız çalışmanın kölesi olmalısınız.''  Yaşadığınız her şeyi espriye, şakaya boğmayın, o da lazım ama yerine zamanına göre yapılırsa güzel olur... Eminim ki sizlerde anne baba olduğunuz zaman yaş aldığınız zaman bizleri daha iyi anlayacaksınız...
( Hayatın Ortasıydı Yaşadıklarımız başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 26.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu