Bilmem ki şimdi nasıl taaccup ederim
Çaresiz nefesin azizliğinden sadır olan süruru merak edip boyun bükerim
Kalbin inşirah sahnesinden nefeslenen yar için halime ne söylerim
Bin hüzünle ah çekerek sabrın hicran yarasında mülteci olan acizim
Hayatın kurallarını tesis eden hükümranın
Derdin taksiminden habersiz yaşayan bezirgan ve nefesi muhtaç bırakan anın
Ruhun mukadderatından elzem olan esrarı heyacanın, aşksız canın
Sevda sahnesinde perdelerini açan hicranın ve efkarı umutların
Ne akşamın ve ne de sabahın süruru kuşatmıyor hali
Suskun sokaklarda umutla bekleyen sevgi dilinin serencamındaki sancıları
Mahzun bir şekilde hevesine ulaşamamış çocukların çığlıkları
Gönül dilinden ah çektiren bühtanın açtığı makus yaraları
Kalp hasretin ihatasında hürriyeti özler
Arif ve akil kişiler niye hakikatin vesilelerinde gizlenen hikmetten söz eder
Mukallit olarak yaşamak nasıl akıl için en hiddetli bir tahripse eğer
Gönül aşka nasıl meyleder, akıl iradeye ne der, uzlet niye ar eder
Çalma kapımı bir ön yargı kalbinde varsa eğer
Kuşkuların derdiyle nefeslenmek, muhabbeti maslahatla kuşatmakta heder
Kederin asliyesinde edep vardır, hicranla barışıklığı ulviyet için andır
Zaman aşkın ülfetini mütdeti içinde kalbe anlatır, sabırla nar başkadır
Gönül kapım ne vakit açılır ve anlamlaşır
Kalbim inşirahın rahlesinde talimini tamamlar ve aşkın feysini kuşanır
Yetimin nefesi, garibin çilesiyle sevdanın sahnesinde rol alır
Ömrün hazin sahifesinde mısralarla umudun kanatlarında yol alır
Mustafa CİLASUN